Türkiye'nin en iyi haber sitesi
STELYO BERBERAKİS

Eskilerden Gelen Biri

Geçen hafta biri Ankara'dan biri İzmir'den gelen arkadaşım beni çok eskilere götürdü... Anladım ki, insan eskileri deştikçe hayata daha farklı bakıyor

Gazetedeki müdürlerimin özellikle hafta sonlarında habersizlikten kıvrandıklarını ve diğerlerine yaptıkları gibi beni de mutlaka arayıp "Bir şeyler var mı?" diye soracaklarını varsayarak, geçen hafta sonunda büyük bir zevkle kapattığım cep telefonumu açtığımda sürprizle karşılaşacağımı bilmiyordum... Arada bir telefonumu "Acaba önemli bir not var mı?" diye açıp dinlediğim mesajlardan birinde Atina'daki Türk arkadaşlarımdan biri bana "Telefonun kapalı olmasaydı seninle, Ankara'dan gelen ortak bir dostumuzu konuşturacaktım" notunu bırakmıştı... Kimdi acaba? Meraktan çatladığım için hemen o arkadaşımı arayıp "gelenin kim" olduğunu sordum ve pek ıstırap çektirtmeden telefonunu hemen yanındaki "ortak dostumuza" veriverdi...

ZAMAN MAKİNESİNE BİNMEK
Telefonun öbür ucundaki sesi duyduğumda sanki zaman makinesine binmiş; neredeyse 20 yıl öncelerine dönmüş; kendimi aniden Ankara'nın göbeğinde bulmuştum... "Hadi yaa sen misin; vay be... Hangi rüzgar attı yahu seni buralara? Ne kadar kalıcan? Ne zaman görüşelim?" türündeki klasik şaşkınlık sorularından ve: "Benim tabii yaa... İşte, bir iş için geldim, burada ortak dostlarımız da varmış; tabii ki görüşelim bu akşam filan hep birlikte oluruz" türündeki klasik cevaplardan sonra, hemen o akşam hep birlikte oluverdik... Ortak dostumuzun evinde karşılaştığımızda yine "Hiç değişmemişsin valla" gibi, keza klasik iltifatlaşmalardan ve kucaklaşmalardan sonra kendisinin hakikaten hiç değişmediğini; oysa benim saçlarımın - ırsi nedenlerle erkenden bile olsa - bembeyaz olduğunu fark ettim. Gittikçe koyulaşan ve beni iyice geriye götüren hatıralarımızı, ortak dostumuzun hazırladığı sofraya oturarak tazeledik...

Yemeğimizi yerken (sebzeli makarna) kim ne yapıyor (dedikodu); kim evlenmiş (hemen hepsi); kim boşanmış (ezici bir çoğunluğu); kim ölmüş (yaşlı kuşak) sohbetlerinden sonra kendimizi bulduğumuz küçük bir barın masasında da aynı muhabbeti sürdürdük. Eskilerden gelen bu hiç beklenmedik "misafirle" korkarak, hayatında ikinci kez bindiğini kabul ettiği motosikletle attığımız Atina turundan sonra, oturduğumuz Akropol yamaçlarındaki Plaka'nın geleneksel bir kahvehanesinde, meze tabağından atıştırırken ve kahvemizi yudumlarken de içimizi, işimizi, ne yapıp ne ettiğimizi konuştuk. Kendisinin neler düşündüğünü bilemem ama ben misafirimizin, beni bu denli tazeleyip, yenileyeceğini ummuyordum... Acaba sıla özlemi mi çekiyordum? Acaba, İstanbulluların hayretle karşıladığı, Ankara'nın mı özlemini çekiyordum? Kendimi uzun zamandır bu kadar "iyi" hissetmiyordum. Misafirimizin Ankara'ya geri dönmesi gereken günden bir gece önce, bu kez İzmir'den gelen başka bir arkadaş ve Atinalı dostlarımızla birlikte turistlerin bilmediği daha otantik bir lokantaya gittik.

KONUŞACAK ÇOK ŞEY VAR
Türkçe'nin, Yunanca'nın, İngilizce'nin cirit attığı ve kahkahalarla dolup taşan masamızdaki hoş sohbetten sonra gitmek ve dans etmek istediğimiz Latin ve Rebetiko yapan müzik kulüpleri (pazartesi gecesi) kapalı olduklarından; nihayet Yunan müziği çalan açık ve köhne bir yer bulduk. Orada da misafirimizle sabahın 04.00'üne kadar yine "eskileri" konuştuk... Ertesi ve son gün, ancak bir kafede görüşebildiğimden ve hemen ardından misafirimizi havaalanına götürmek zorunda kaldığımdan benim için kötü bir gündü sanki...

Sanki yıllardır birlikte olduğum birinden, aniden ayrılıyormuşum gibi geldi bana. Tabii telefon numaraları, e-mail adresleri vs. vs. değiş tokuşu yapılmıştı havaalanında beklerken ama...? Unuttuğunuz dostlarınızı, okul arkadaşlarınızı, mahallede top oynadıklarınızı yıllar sonra gördüğünüzde konuşacak o kadar çok şey oluyor ki? Aradan geçen yıllara rağmen, o tanıdıklarınızı eskiden pek samimi olmasanız bile konuşacak; dertleşecek ve içinizi dökecek kadar kendinize yakın hissediyorsunuz. Onlara tılsımlı bir biçimde güveniyor ve tekrar tekrar görmek istiyorsunuz sanki... Eskileri hatırlayıp deştikçe, insan hayata başka türlü bakmaya başlıyor... Bir deneyin göreceksiniz...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA