Türkiye'nin en iyi haber sitesi
STELYO BERBERAKİS

Çocukları Dövmek Yasak

Dayakla adam olacağımız düşünülürdü ama gelişmiş ülkelerde bu geçerli değil

Bizim çocukluğumuzda; -yani 1960'lı yıllardaders çalışmayanlara, her gün gitmekten hoşlanmadıkları için okulu "asanlara", okuma yazma öğrenmekte zorluk çekenlere, kerrat cetvelini "su gibi ezbere" öğrenemeyenlere, "tembel"- "asi" "yaramaz" gibi etiketler yapıştırıp üstüne üstlük hem analar hem babalar hem öğretmenler ne yapardı? Dayak atarlardı. Çocukluğunda 'tembel' olduğu için dayak yemeyen var mıdır acaba? En azından ben dahil, benim sınıf arkadaşlarımın hemen hepsi aynı nedenlerle dayak yemiştir. Ya yaramaz oldukları için ya okulu astıkları için ya tembel oldukları için ya okuduğunu anlamadığı ya da yazdığını okuyamadığı için mutlaka bir vesile ile bizim nesilden olan hepimiz dayak yemişizdir. Büyüklerimiz o zamanlar dayak yiyerek 'adam olacağımızı' sanıyor ve bu konuda ne kadar haklı olduklarını savunuyordu. Hatta 'dayak cennetten çıkar' gibi 'gelenek ve görenekleri' de bize yutturmaya çalışırlardı. Bu 'asil' yöntemleri hala uygulayanlar yok değil. Üstelik hala çoğunlukta oldukları da söylenebilir. Ama bu 'dayak' yöntemi hakikaten doğru mudur? Hakikaten dayak yiye yiye adam olduk mu? Bana göre adam olduysak dayak yediğimizden değil dayakla adam olunamayacağını anlamaya başladığımız için adam olduk. Çocuklarımıza göre 'büyükler' kategorisinde bulunduğumuz şu dönemlerde, merak ediyorum da dayak yiyen sınıf arkadaşlarımdan çocuklarını döven var mıdır acaba diye? Mesela ben, kendi çocuklarıma 'iç güdüsel olarak' tam el kaldıracağım zaman çocuğun korkulu gözlerinde çocukluğumu görüyor ve kendimi frenleyebiliyordum.

ÇOCUK ŞİKAYETÇİ OLABİLİR
Daha sonraları öğrendim ki meğerse AB ülkelerinde çocukları dövmek 'yasakmış'. Yani bir çocuk isterse, polis karakoluna gidip 'annem-babam- öğretmenim beni dövüyor' şikayetinde bulunursa, veliler ve öğretmenler, hatta öğrencilerin kulağını çeken öğretmenlerden sorumlu okul müdürleri bile kaçacak delik arıyormuş. Peki "Tembellik de bitti mi?" diyeceksiniz. Tembelliğe karşı nasıl önlemler alıyormuş AB vatandaşları? Bu ülkelerde 'tembellik' yok ki bitsin? Bizim asırlardan beri bildiğimiz 'tembellik', Avrupa vatandaşlarına göre 'dyslexia' adı verilen 'anlama- yorumlama, değişik biçimlerde algılama ve hesaplama' sorunlarından başka bir şey değil. Bizim 'tembel' olarak algıladığımız çocukların, AB ülkelerinde daha bir itibar sahibi olduklarını söylesem çok mu abartmış olurum acaba? Sanmıyorum. Çünkü daha ilkokul sıralarında ABC'yi sökemeyen ya da 2 kere ikinin kaç ettiğini bir türlü öğrenemeyen çocuklar, öğretmenlerin 'tavsiyesi' üzerine bu çocuklar için özel olarak kurulan enstitülere götürülüyorlar. Orada çeşitli uzmanlara, çocuk ruh doktorlarına, sosyolog ve IQ bilimcilere 'hesap' veren çocukların hemen hepsi neredeyse 'üstün zekanın' sınırlarını zorladıklarını ortaya çıkarıyor. Yüzeysel bir araştırma, bu çocukların 'okuma- yazma özürlü' olmaktan çok kendilerini başka şeylere ilgili oldukları ve ilgilendikleri o 'başka şeyleri' yaşıtlarına oranla çok daha iyi becerdiklerini gösterdi. Çocuk alfabeyi sökemiyor ama bilgisayarı büyük çocuklar gibi kullanabiliyor. Yazamıyor ama liseli öğrencilere taş çıkartan resimler, tablolar çizebiliyor. Okuduğunu anlayamıyor ama kelimeleri anında tersinden okuyabiliyor. Kerrat cetvelini su gibi ezberleyemiyor ama Azot'un eksi 196 derece soğuk olduğunu; Neptün gezegeninin etrafında dönen "yüzük" gibi hatların 1 km genişliğinde olduğunu ve saatte 180 km hızla dolaşan en büyüğünün bir otobüsün boyutlarında olan milyonlarca buz parçalarından oluştuğunu bilebiliyorlar. Çünkü bunları ya bir videoda ya da bir kitaptaki resimlerde görüp son derece ilginç buldukları için belleklerine yerleştirmişlerdir. İşte AB vatandaşları bizim tembel olarak bellediğimiz 'okuma-yazma özürlülerini' bu yöntemlerle saptıyor ve 'adam' ediyorlar. Ama bu yöntem, spor alanında uygulanıyor Avrupa'da. Küçük çocuklarınım fizik yapılarına göre hesaplamalar yapılıyor ve daha ilkokul sıralarında okuyan çocuklara 'sen gülle atacaksın', 'sen güreşçi olacaksın', 'sen uzun atayacaksın' diye ayırıyor, spor eğitimlerini bu sıralamaya göre yaptırıyor ve Olimpiyatlar'da altın madalya toplatıyorlar. Bizler ise dayak yemekten, yasaklardan korkmaktan illa da adam olacağız diye stres altına girmekten başka bir işe yaramadık.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA