Buğday tenli miyim yoksa açık tenli mi? Hiçbir zaman bunun kararını veremedim, zaten böyle bir durum söz konusu da olamaz. 'Artık' olamaz. Çünkü biliyorum ki derim orjinal renginde değil.. Tüm hayatı Ege'de geçmiş birinin yılın en az dört ayı güneşle fazlaca haşır neşir olduğunu tahmin etmeniz zor olmamalı.. Ahh hele o çocukluk yılları.. O zamanlar güneş bizim için dosttu.. Şimdiki gibi gıcık değildik kendisine.. Biz kadınlardaki bu brozlaşma manyaklığı ne duyarsak duyalım, kim ne kadar uyarırsa uyarsın mümmmmkün değil geçmez! İstediği kadar her yıl vücudumuzdaki açık kahverengi bencikler artsın, istediği kadar cilt kurusun, kırışsın.. I-ıh! İşin trajik tarafı da kadınlar arasında bronzlaşma konusu her açıldığında 'Ama yani yanık ten de insanı daha sağlıklı gösteriyor canııım' cümlelerinin kurulmasıdır. Üzerine tuzluktan boşanırcasına ultraviyole boşaltıyorsun ama çıkan renk nedeniyle kendini sağlıklı hissediyorsun! Şimdi kadınlardaki bu şuursuzluğa çare arayanlar bir bant geliştirmişler. Bantı üzerimize yapıştıracakmışız ve saatler geçip de artık çevirme kıvamına geldiğimizde renk yetiştirip "Kalk git artık gölgeye geç kadın!" diyecekmiş. Bu ürün satar mı derseniz satar tabii.. Sözde her kadının bavul büyüklüğündeki plaj çantasında yüksek koruma faktörlü sütler nasıl bulunuyor ve asla kullanılmıyorsa, bu da bulunur, öylesine! Maksat vicdanımız rahatlasın.. Ama bir hemcinsim de bant alarm çanlarını çaldığında o şezlongtan kalkarsa ben de kadın değilim! Kadın kısmı olarak bize zarar verene aşık olmak konusunda üzerimize yoktur ne de olsa.. Güneşle aramızdaki de böyle bir aşk-nefret ilişkisi işte!