Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Aşk'a devam o zaman!

Gökyüzü yeryüzüne 'Merhaba!' der, 'Demirle mıknatıs nasılsa ben de seninle öyleyim.' Gökyüzü aslen erkektir. Yeryüzü de kadın. Gökyüzünün verdiğini yeryüzü besler, yetiştirir. Yeryüzünün sıcaklığı kalmayınca, gökyüzü güneş vasıtasıyla sıcaklık yollar, rutubeti bitti mi yağmur yağdırır rutubet verir. Gökyüzü, kadınını beslemek için kazanç peşinde koşan erkekler gibi zamanda dönüp dolaşmaktadır. Yeryüzü de hanımlıklar etmekte, doğurduğu (bitki hayvanlar gibi) çocuklarını emzirip yetiştirmektedir. Şu halde yeryüzünü de gökyüzünü de akıllı, şuurlu olarak bil. Çünkü akıllı insanlar gibi iş görüyorlar. Bu iki güzel (yeryüzü ve gökyüzü), birbirlerini tatmasalardı, nasıl olurdu da karı-koca gibi birbirlerinin dileğine uyarlardı? Yeryüzü olmasa güller erguvanlar nasıl biterdi? Gökyüzünün suyu sıcaklığı olmasa, yeryüzünden ne hasıl olurdu? Dişinin erkeğe meyli, ikisinin de işi tamamlansın diyedir. Allah dünyada hayat devam etsin, insan nesl,i kıyamete kadar sürsün, varolsun diye, erkekle kadını birbirine sevdirmiştir. Her cüz'ün bir başka cüz'e meyli vardır. Her ikisinin birleşmesinden bir şey doğar, bir şey vücut bulur. Gece de böylece gündüzle sarmaş, dolaş olmuştur. Gece ile gündüz, görünüşte birbirlerine aykırıdır ama hakikatte birdirler. Gece ile gündüz görünüşte birbirine zıttır, düşman gibidir. Çünkü biri aydınlıktır öbürü karanlık. Fakat her ikisi de bir hakikatte bir iş görürler, hayatın sürüp gitmesine hizmette bulunurlar. İşlerini güçlerini tamamlayıp başarmak için, bu iki zıt varlık, birbirlerini canciğer gibi isterler. Birbirlerini bağırlarına basasrlar. Çünkü gece olmayınca insan dinlenemez, güç kuvvet bulamaz, gelirini sağlayamazdı. Geliri olmayınca da gündüzler neyi harcardı? (Mesnevi: Cilt 3, Beyit 4400-4405, 4409-4420)

***

Elif Şafak Aşk'ı yazdı, insanlar 'aşk şeriatı'yla tanıştı. Plajlar ellerinde pembe kapaklı kitap tutan tatilcilerle doldu. (Hoş, onların bir kısmının, kapak rengine ve kitabın ismine bakıp bir Barbara Cartland beklentisi içinde olduklarına da eminim ya!.) Kitabın yarattığı rüzgarla şimdi de 'Tasavvuf moda olur mu?' tartışması sürüyor, ki ben, 'Olur mu len öyle şey?' diyenlere inat, 'Keşke olsa!' diyorum. Bundan yıllar önce Şems ve Rumi'yi, bir dövmeyle bedenine konuk eden bir kadın olarak, hele de böyle bir dönemde, Allah korkusu değil, 'Allah dostluğu'nu öğreten tek bir cümle edenden bile, o Allah, razı olsun, diye de ekliyorum. Ve yukarıdaki satırlar, belki bir kaç meraklı okuru daha tavlar diye de ümit ediyorum. Ne de olsa içinde AŞK var!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA