12 Haziran 2011 Genel Seçimleri'nden sonra üç profesörün adını sıralayıp, "
Bu üçlü Eskişehir'i uçurur" diye ahkâm kesmiştik. Sözünü ettiğimiz üç isim;
Yılmaz Büyükerşen, Nabi Avcı ve
Süheyl Batum'du. Aradan yaklaşık 18 ay geçti. Bu süre içinde bizi biraz yanıltan
Süheyl Batum oldu. CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak seçildi, Eskişehir Milletvekili olarak yoluna devam etmek zorunda kaldı. Seçim çevresine ziyaretlerinin arası da giderek açılmaya başladı. Bu da doğaldı. Sayın
Batum da biliyordu ki, Eskişehir'den bir daha milletvekili adayı gösterilmesi çok zordu. Çünkü maya tutmamıştı.
***
Büyükerşen ve
Avcı'ya gelince. İzleyebildiğim kadarıyla siyasette rüzgârların en sert estiği dönemde bile, birbirlerine saygılarından en ufak taviz vermediler. Pek bir araya gelmeseler de, aralarındaki sıcak ilişki hep sürdü. Eskişehir Milletvekili
Prof. Dr. Nabi Avcı Milli Eğitim Bakanlığı'na atanınca Eskişehir'den en anlamlı tepki Büyükşehir Belediye Başkanı
Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'den geldi. Telefonla ilk kutlayanlardan biriydi.
Avcı hakkındaki düşüncelerini basınla paylaştı. Övgüler yağdırdı. Bununla da kalmadı. Bakan olarak Eskişehir'e yaptığı ilk ziyarette
Avcı'yı kent girişinde karşılayanlar arasındaydı.
Avcı da bu jeste
Büyükerşen'i makamında ziyaret ederek karşılık verdi. Eskişehir için "
el ele" vereceklerinin güzel bir işaretiydi. 18 ay sonra da olsa, seçim sonrası yazdıklarımızda haklı mı çıkıyorduk?
***
Kış ortasında bahar havasını güzel güzel solurken, hiç beklenmedik "
şafak baskını" ortalığı yine toz duman etti. Neresinden bakılırsa bakılsın AK Parti'liler için de bu işte bir tuhaflık vardı. İhalesinde "
yolsuzluk" yapıldığından kuşkulanılan işler ortadaydı. Daha önce de ihbarlar yapılmış, İçişleri Bakanlığı müfettişleri incelemiş, dönemin İçişleri Bakanı
Beşir Atalay, "
Soruşturma açılmasına gerek yok" imzasını atmıştı. Yani dosya tekrar tekrar açılıyordu. Baskın yapılacağı bazı yayın organlarına sızdırılıyor,
TRT ısrarla Büyükerşen'in de ifadesinin alınacağını ileri sürüyordu. Soruşturmanın başka illerden kaydırılan polisler tarafından yapılması da pek alışılagelmiş bir uygulama değildi.
Savcı'nın mı, yoksa Emniyet Müdürü'nün mü Eskişehir polisine güveni yoktu. Onların güvenmediği polise, Eskişehir halkı nasıl güvenecekti. HHH Bu köşede geçen hafta Yılm
az Büyükerşen'in bir sürpriz yapıp, önümüzdeki seçimlerde aday olmayabileceğini dile getirmiştik. Aday olup, seçimi kazansa bile, yeni yasa ile Büyükşehir Belediye Meclisi'nin değişecek yapısıyla elinin-kolunun bağlanacağı ortadaydı. Baskın sonrası
Büyükerşen'in,
Mehmet Barlas'a "
Bir kez daha aday olmak konusunda isteksizdim, ama bu son olay beni yeniden düşünmeye itti" açılaması da bizim geçen hafta yazdıklarımızı doğruladı.
***
CHP'nin
Yılmaz Büyükerşen'e sahip çıkması, destek vermesi elbette güzel. Ancak, ben bu olayın arkasında AK Parti ve hükümetin bulunduğuna pek ihtimal vermiyorum. Bu tür suçlamalar,
Yılmaz Büyükerşen'i yıpratmaz, aksine güçlendirir. Geçen yerel seçimleri bir hatırlayın. AK Parti böyle bir hataya düşer mi? Unutmayın. Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın bile, özellikle tutuklu askerlerin durumunu dile getirip, yargıdan yakındığı bir ülkede yaşıyoruz.
***
Ve bir Türkiye gerçeğini kabul edelim. Paranın olduğu her yerde "
yolsuzluk" iddiaları ve "
şüphe" olacaktır. Bu bizim yapımız. Aramızdan kaçımız masraflar biraz artınca apartman yöneticisinden kuşkulanmıyor? Yöneticinin hayat standartlarındaki en küçük artışta bile, beynimizi o şüphe kemirmiyor mu?