Eskişehir Milletvekili
Prof. Dr. Süheyl Batum ile hiçbir alıp veremediğim yok. Ancak, Eskişehir milletvekilleri arasında en çok eleştirdiğim isim. Oysa siyaset öncesi bir akademisyen olarak çok takdir ettiğim bir kişiydi. Siyasete önce merkez sağdan adım attı, sonra merkez sola yöneldi. Demokrat Parti Genel Başkanlığı için adı geçerken, CHP Genel Başkan Yardımcısı oldu. CHP'de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na en yakın bir iki isimden biriydi. Eskişehir'den aday gösterilmesinde de elbette bu yakınlığın ve bulunduğu makamın büyük rolü vardı. Bizim ilk eleştirimiz seçim öncesi,
"Eskişehir'i 6-0 alacağız" sözüne oldu. Çünkü, bu
"6-0 iddiasının" altında Büyükşehir Belediye Başkanı
Yılmaz Büyükerşen'in icraatları ve son mahalli seçimde yüzde 50'nin üzerinde oy alması yatıyordu. Oysa
Büyükerşen seçime CHP'den değil DSP'den girmişti ve bu kadar oy almasının nedeni görev yaptığı önceki iki dönemde, "
Partiler üstü" bir politika izlemesiydi.
***
CHP, biri kendisi, iki milletvekilliği ile yetindi. Sayın
Batum'un,
"evini Eskişehir'e taşıma" sözü de aradan geçen günlerde unutulup gitti. Evet, fırsat buldukça Eskişehir'e geldi, partinin toplantılarına katıldı, örgütle ilgilendi. Sonra, en takdir ettiğim çıkışı yaptı:
"Eskişehir'de bundan sonraki seçimde, milletvekili adayları ön seçimle belirlenmeli." Sayın
Batum da farkındaydı. İthal adayları -bakan olmadıkları sürece- seçmen de, parti örgütü de benimsemiyordu.
Sayın Batum Eskişehir'e, Eskişehirliler Sayın Batum'a pek ısınamadı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin internet sitesindeki bilgilere göre, Sayın
Batum'un Eskişehir milletvekili olarak seçim bölgesine yönelik performansı da pek iyi değil. Bu güne kadar verdiği 5 yazılı soru önergesi içinde doğrudan Eskişehir'i ilgilendiren bir konu da yok. TBMM Genel Kurulu ve komisyon konuşmalarında da
"Eskişehir" adı sadece
"Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batum" ifadesi ile sınırlı. Bu durum benim için hiç sürpriz değil. İthal aşı tutmuyor. CHP Genel Merkezi de bu gerçeği inşallah görür.
***
Bunca sözden sonra gelelim asıl konumuza. Sayın
Batum geçtiğimiz günlerde öyle bir işe imza attı ki, gerçekten
"Pes" dedirtti. 14 Kasım 2012 günü Beşiktaş'ta
"kırmızı ışık"ta geçtiği için Trafik Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 154 TL'lik cezaya itiraz etti. Milletvekili olduğu için ceza kesilemeyeceğini bunun hukuka aykırı olduğunu ileri sürdü. İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi, talebi yerinde buldu ve Anayasa'nın 83/2. maddesi gereğince milletvekilleri hakkında işlem yapılamayacağını belirterek ceza tutanağının iptaline karar verdi. İşin ilginç yanı, Sayın
Batum'un cezayı iptal ettirdiği haberi ile Almanya'nın Aşağı Saksonya Eyaleti Adalet Bakanı
Bernd Busemann'ın alkollü araç kullanırken yakalandığı haberi gazetelerde aynı gün yer aldı. Alman Bakan,
"Çok utanıyorum, özür dilerim" açıklamasında bulundu. Eyalette partisi seçimi kaybettiği için zaten Adalet Bakanlığı görevini devretmeye hazırlanmasa, eminim
"özür dilemekle" kalmaz istifa da ederdi. Evet Sayın
Batum, yasal olarak haklıydı. Mahkeme de bu hakkı teslim etti. Ama o Anayasa, milletvekillerine
"kırmızı ışık"ta geçme hakkı da veriyor muydu?
HHH
"
Kürsü dokunulmazlığı" dışında, milletvekillerine her türlü ayrımcılığın kaldırılmasını savunan bir partinin mensubu olan Sayın
Batum'un "
kırmızı ışıkta geçtiği için özür dilediğini" ben duymadım. Siz duydunuz mu? Şimdi Sayın
Batum'a düşen, o 154 liralık cezanın en az 10 katını bir hayır kurumuna bağışlamak.
Toplumdan, seçmenden özür dilemek.