Bahçeli, "barikatlar savaşında" hükümetin yanında durdu, 15 Temmuz'da "işgal saldırısı" onun sokaktaki iradesine çarptı, Fırat Kalkanı'na tam destek verdi, yani, 7 Haziran gecesi nerede durduysa, rotasından hiç şaşmadı. "Milliyetçi duruş"neyi gerektiriyorsa, onu yaptı. Kendisini eleştirenlerin istediğini yapsaydı, bugün, PKK elebaşı Cemil Bayık'ın ve CIA operatörü bir çetenin sözde imamının çizgisine düşmüş olacaktı!.. Cemil Bayık ve Fetullah Gülen'in 16 Nisan telaşlarını anlıyoruz: Mevcut parlamenter sistem içindeki manevra alanları, yürütmenin, yüzde 50+1 ile seçilecek cumhurbaşkanının elinde olacağı bir sistemde ortadan yok olacak. Avrupa'nın da telaşı bu. Koalisyonlara mahkum edilmiş bir Türkiye'de, siyasetin bir kanadına yapacakları yatırımlarla istedikleri gibi at koşturamayacaklar.
Beka savaşı veriyoruz, anlamadınız mı? "Hayır cephesi"nin arkasındaki gölgeler (CHP ve CHP seçmenini ayrı tutarak belirtiyorum, meşru ana muhalefet partisi tabii ki, demokratik siyasette istediği tercihi kullanmakta hür iradeye sahiptir) Türkiye'nin "beka mücadelesinin" sürdüğünü göstermektedir, 16 Nisan bu nedenle tarihi öneme sahiptir.
"Milliyetçi"ve "muhafazakar" siyasetin anti-emperyalist çizgide, eşi görülmemiş "milli-yerli" ittifakıyla bu hayati meseleyi atlatmaya çalışıyoruz. Aksi durum, CHP'nin değil, Cemil Bayık ve Fetullah Gülen'in zaferi olacaktır. CHP, emperyalizmin keyifle kullanacağı siyasi girdabın içinde çırpınan, zamanla tercihini ve yaratığı sonuçları kendi seçmenine bile anlatamayan sıradan bir siyasi piyona dönüşecektir.
Bu nedenle, sözüm MHP'li seçmenedir... Liderinize sahip çıkın, onu, emperyalizme yem etmeyin... Günlük kaygı, çekişme, hatta kavgalarınızın bir anlamı yok...Eğer mesele vatansa, bir milliyetçi için geri kalan her şey teferruattan ibarettir... Devlet Bahçeli,bir örnek olarak karşınızda...
Ardan Zentürk/Star