Şimdi bizim burada üzerinde durmak istediğimiz husus şudur; FETÖ'nün operasyonel olarak kullanıldığı ve üst aklını neoconların ördüğü bu saldırının Türkiye'deki kökleri nerede? Eğer bunu tam bu günlerde tespit edemezsek, bu tür girişimlerle daha çok karşılaşırız. Şu günlerde ordunun darbe yapamayacak hale getirilmesi, askeri okulların kapatılması falan bunlar Türkiye için bir devrimdir. Ama postmodern mandacılık, yalnız darbeci askerlerin tasfiye edilmesiyle ortadan kalkacak bir olgu değildir.
Örneğin, postmodern mandacılık, ekonomi yönetiminde Türkiye gibi ülkelerin, kendine özgü bir ekonomi-politikası olmasına karşıdır. Bu anlayış, gelişmekte olan ülkelerin yalnız küresel sistemi takip etmesi gerektiğini, bunun için IMF'nin ya da derecelendirme kuruluşlarının reçetelerindeki reformları "yapısal" reform adıyla yapmasının yeterli olduğunu söyler. Merkez Bankası'ndan başlamak üzere, bütün ekonomi kurumları ve "bağımsız" düzenleyici-denetleyici kurumlarının, neoliberal ezberlerin dışında adım atması, bu anlayışa göre, bir felaketle eşdeğerdir.
Şimdi lütfen Türkiye'de 2008 tarihini milat kabul edelim ve Erdoğan'ın IMF ile ilişkiyi kesip, yeni bir yola Türkiye'yi sokmak istediği bu tarihten itibaren FETÖ yapısının medyasında ve ona "paralel" medyada yazıp çizen iktisatçıların yazdıklarına bakalım. Bunlar, bu postmodern mandacılığı savunmuş ve işlemişlerdir. Türkiye gibi ülkelerde esasında ekonomi yönetimi diye bir kavramın olamayacağını, ekonomi yönetiminin küresel piyasaya uyum sağlamak doğrultusunda düzenleme yapmaktan ibaret olduğunu söylemişlerdir. Bunun için Türkiye'nin, özellikle 2012'den başlamak üzere, büyümesini neoliberal ezberlerle düşürmüş, Hazine'yi, Merkez Bankası'nı ve SPK, BDDK gibi kurumlarımızı adeta bu paralel çeteye emanet etmişlerdir. Şimdi bunları temizliyoruz, ama bu yetmez; bunların ideolojisini de ekonomi yönetiminden temizleyeceğiz.
Cemil Ertem/Milliyet