Sabah Yazarları bugün ne yazdı! (09.09.2017) Son günlerde 'Mustafa Kemal'e dinci saldırı' modunda haberler medyamızda arzı endam etmeye başladı. 'Dinci' derken de belirli (muhafazakâr) bir kesimi mahkûm etmeye çalıştıkları hepinizin malumu. Halbuki... Mustafa Kemal'e en büyük saldırı pozitivist dinci, materyalist dinci ve özellikle de Batıcı dincilerden geliyor. Zira Gazi Paşa'nın 'karakterim' dediği 'bağımsızlık' düşüncesine saldırıyorlar. Bunu da 'dinci' dedikleri kimi meczupların 'kartpostal' saldırılarıyla maskeliyorlar. Bir de hiç utanmadan 'Atatürk'ü siliyorlar' diye yaygara kopartıyorlar. FETÖ vatanın tüm tersanelerine girdiğinde, tüm kalelerini işgal ettiğinde, yargıçları marangoz imamlara bağladığında... YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Profesör Türkan Akyol vefat etti. Çok büyük bir kayıpmış. Çünkü bir 'Atatürk kızıymış'... Aman bari Muazzez Hanım kendine mukayyet olsun, Atatürk kızlarının sayısı giderek azalıyor. Merhume niçin bir Atatürk kızıymış bakalım? Çünkü Nihat Erim kabinesinde sağlık bakanlığı yapmış. Türkiye'nin ilk kadın bakanı. Atatürk ilkelerine 'inançla' bağlıymış. (Demek ki Atatürkçülük alt tarafı bir 'iman meselesi'ymiş, bilinç değil! Celal Bayar da 'onu sevmek bir ibadettir' dememiş miydi?) Türkan Hanım ve arkadaşları, 1. Nihat Erim Hükümeti'nde bakmakla yetinmediler. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Lafını dolaştırıp duruyoruz. Tadını çıkart, tadını bil, vd. Kıymetini bilmediğin şeyin tadını nasıl çıkartacaksın? 'Farklılık' üzerine lafazanlıklar da öyle. Kimse hayat tarzını değiştirmeye yanaşmıyor. Herkes aynı başarı hedeflerine koşuyor; aynı 'beğenilme' kriterlerini kabulleniyor; üç aşağı beş yukarı benzer heveslere kapılıyor. Sonra da aynı mutsuzluklar, aynı doyumsuzluklar... Neymiş, farklı kültürel kabulleri veya farklı dünya vizyonları varmış! Geçiniz... YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! BM diğer ülkelere de benzer adımların atılması çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı'nın eşi Emine Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde bölgeye yaptığı ziyaret de Arakan için aranan umuda güçlü bir destek oldu. Evet, Türkiye insani yardım konusunda öncü olduğunu bir kez daha dünyaya kanıtladı. Gelin görün ki en sıkı Türkiye karşıtları bile bu alanda Ankara'nın hakkını teslim ederken ülkenin ana muhalefet partisinden dün skandal açıklamalar geldi. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında Türkiye'den Arakan'a giden yardımları bel altı bir üslupla diline doladı. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Eşten bağlanan maaşlar bilinenin aksine hem erkek hem de kadın için geçerli. Üstelik ikinci evlilik yapanlar da bu parayı almaya devam ediyor. Tek şart ikinci eşlerinden ayrılmak... Sosyal güvenlik sistemimiz sigortalılar kadar vefat ettiklerinde geride kalan yakınlarını da koruyor. Sigortalı vefat ettiğinde eşi ile birlikte çocukları da belli şartlarda maaş alabiliyor. Eşlere bağlanan maaşta bir gelir olması engel teşkil etmiyor. Yani eşi ölen bir kadın ya da erkek emekli veya çalışıyor da olsa dul maaşı alabiliyor. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! ABD ile Türkiye arasındaki siyasi kriz giderek derinleşiyor. Johnson Mektubu ve 74 Kıbrıs çıkarması sonrası yaşananları aşan bir durumla karşı karşıyayız. Göz göre göre PKK-YPG desteği bir yana, ekonomiyi ve dolayısıyla Türkiye'yi kirletmeyi hedef alan Rıza Zarrab Operasyonu önce Halkbank'a şimdi de eski Bakan Zafer Çağlayan'a ve Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'a kadar vardırıldı. Buna Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumalarını da eklemek gerekiyor. ABD birçok koldan saldırıyor. Bu yeni de değil. Saldırı, 2013 başlarında ABD Hazine Bakanlığı'nda görevli David Cohen'in ve 47 Temsilciler Meclisi üyesinin Halkbank tehdidiyle başladı. Onu yine Halkbank'ın ve Bakan Çağlayan'ın da odağında olduğu FETÖ'nün 17-25 Aralık Darbesi izledi. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan, globalleşme ile kemikleştirilen Birleşmiş Milletler yapısı, yeni çağın gereklerine cevap veremediği gibi, adaletsizlikler karşısında da çözüm üretemiyor. Dünya, 5'ten büyüklüğü kavramadıkça yani ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa'nın karar vericiliğinin sürdürülemezliğine uyanmadıkça, bugünkü asimetrik tehditler ortamında kimse evinde rahat oturamayacak. Yükselen duvarlar, kalınlaşan dikenli teller, tırmanan yabancı düşmanlığı, bilhassa İslamofobi, refah toplumlarında kriz içinde krizler doğuracak. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! 'Milli ve yerli' söyleminin muğlak bir forma sahip olduğunu söyleyebiliriz. 2001'den bu yana AK Parti hiçbir zaman kimliğini katı ideolojik bir çerçevede kurmadığı için bu söylemin de muğlak kalmasını dert etmiyor. Pragmatik bir parti olarak bunda fayda bile görüyor olabilir. 'Milli ve yerli' söyleminin içini doldurmaya yönelik en somut girişim son kongrede Rabia işaretinin (tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet) tüzüğe eklenmesiydi. Ancak bu dörtlü 'teklik' vurgusu bile muğlaklığı ortadan kaldırmıyor. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Tarih Myanmar'da tekerrür etti. Dünyanın gözü önünde sayıları binlerle ifade edilen Müslüman Rohingya katledildi ve 150 binden fazlası göç etmek zorunda kaldı. Dahası en kolay ulaşım sağlayabilecekleri ülke olan Bangladeş kapıları kapattığından birkaç gün öncesine kadar Müslümanlar göç bile edemiyordu. Beş yıl aradan sonra bölgede yeniden katliamın başlaması, Myanmar yönetiminin sistematik bir etnik temizliğe yöneldiğine dair argümanları güçlendiriyor. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ!