Spor dünyasından günün en çok dikkat çeken köşe yazısını sizler için derledik... Pereira sezon içindeki beklentilere cevap veremedi. Tek ümit kupa kaldı. Fener, kazanırsa önümüzdeki sezon görevine devam etme şansı artar. Oldu da kazanamazsa o zaman 'Ellerim boş boş mu kalacaktı' şarkısını söyler, Portekiz'e doğru yol alır. Çünkü böylesine önemli futbolculardan oluşan bir Fener hiçbir kupayı müzesine götüremeyen olursa, o zaman sarı-lacivertli yönetimin de yapacağı Pereira'ya Portekiz biletini vermektir. Başka çaresi de yoktur. Diyelim ki, 'Galatasaray kupa finalini kazanamadı' ve 'Avrupa kupalarına katılma hakkını kaybetti'; bu 'Dünyanın sonu mu'; dahası 'bu durum' Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın başına 'ilk defa mı geliyor?..' Bugüne kadar hangi kulüp için 'Dünyanın sonu' oldu?.. Evet, Avrupa kupalarına katılamamak ile 'ekonomik bazda kayıplar, hem de önemli sayılacak kayıplar olacaktır' ama 'kulübün ekonomik ve sportif bakımdan yeni / kalıcı bir yapılanmaya kavuşturulması için' de fırsat doğacaktır!.. Rakamlar gösteriyor ki, üç aşağı beş yukarı 'büyük kulüplerin ekonomik bakımdan birbirinden farkı' yoktur!.. Galatasaray'ın, Fenerbahçe'yi yenebilmesi için öncelikle level atlaması gerekiyor. Nasıl mı? Eğer Kayseri maçındaki 6-0'lık oyunun arkasına sığınılıp, 'Nasılsa kazanırım' havasına girilirse, sonu felaket olur. Kayserispor maçı asla ölçü değildir. Galatasaray, level'ı (seviyeyi) Beşiktaş'a 1-0 yenildiği maçtaki oyununun üzerine koyup sergilerse atlar. Yani Galatasaray hem çok iyi oynayacak, hem de Fener'den daha fazla koşup, mücadele edecek. İngiltere maçı hepimize umut verdi. Futbolcularımızın yardımlaşması hırsı, fiziki güçlerini sınırsız harcamaları, takdir edilecek cinstendi. İngiltere gibi güçlü bir rakibe 65. dakikada görülen yorgunluğa kadar oyuna hükmetme şansı vermemek önemliydi. Bana göre; en önemli artımız günümüz futbolunda mutlak şart olan pas trafiğindeki gözle görülür ilerlemeydi. Şimdi Hırvatistan maçına kadar 20 güne yakın bir süremiz var. Ayrıca 2 hazırlık maçı daha yapacağız. Bu kamp döneminde sezon içinde takımlarında sürekli görev alan futbolcularımız rehabilite olacaklar. Fiziki eksikliği olanlar da güç kazanacaklar. Yine EURO 2008'e benzer heyecanlar yaşayacağımız görüşündeyim. Avrupa'nın futbol, Dünya'nın basketbol en üst kuruluşlarından ülkemizin kulüplerine bir kaç gündür ceza yağıyor. Bu ne demek? Şu demek; siz kendi milli federasyonlarınızda ciddi, tarafsız ve ilkeli davranırsanız, bu yabancı tokatlarını yemeyiz. Ama bunlara ilişmeyi neredeyse bir korkaklık gösterisi gibi sergilerseniz olan olur. Biz kelleci değiliz. Yabancı sporcuya hayır da demiyoruz. Ama bunun bil ölçüsü, ülke yapısına uygunluğu olmalıdır... Yani şimdilerde tektir ile uslanmadığımızdan köteği yedik sayılır. Umarım bu kadarla kalır! Pardon unutmadan; ihracı olmayan bir ülke devamlı ithalat yaparsa ne olur?