'Zirve 2010' isimli son albümüyle yine listelerin ilk sıralarına yerleşmeyi başaran Demet Akalın, hayatının en mutlu günlerini yaşıyor. İşte de aşkta da mutluluğu yakalamış olmanın huzuru yüzüne yansıyan Akalın, yeni albümüyle ve özel hayatıyla ilgili soruları, yine tüm dobralığıyla yanıtladı. İşte Demet Akalın'ın çok özel açıklamaları... RÖPORTAJ: EYLEM BİLGİÇ - Artık herkes albümünü yaza denk getirme telaşında sanki, ne dersiniz? Evet, öyle bir şey var. Ama yeni Bodrum'dan geldim, yine çalan insanlar belli; Hande (Yener), Tarkan ve ayıptır söylemesi ben! Gönül ister ki herkes güzel iş yapsın, sonuçta bu bir emek işi çünkü. Ama bazı bestecilerin yanına gidiyorum, 'Bunu al içecek reklamı kaparsın, bunu al stadlarda patlarsın' diye pazarlıyorlar eserlerini. Bence işin içine öyle formüller girince bu iş olmuyor. - Sizin bu konudaki hisleriniz de güçlü galiba... Tam nedir bilmiyorum ama evet, öyle bir şey var galiba. Ama bu konuda bir formülüm olmadığı kesin. Bana bir şarkı dinlettiklerinde, 'Bu böyle olmayacak, altına şunu koyacağız, şöyle aranje edeceğiz' cümlelerinden nefret ediyorum. Tam tersi, mümkünse Yıldız Tilbe formülü, sadece bir yandan bacağa vurularak ritim tutulan şarkılar heyecanlandırıyor beni. - Patlamasını hiç ummadığınız, sizi çok şaşırtan bir şarkınız oldu mu? Söylersem çok ayıp olur ama. Neyse. Mesela Tan bu albüme 'Çanta' diye bir şarkı verdi, ben bu kadar sevileceğini tahmin etmiyordum. Ama konserlerde en çok istek alan parçalardan biri oldu. Ama 'Tecrübe'nin hemen patlayacağını biliyordum mesela. Bakkalsa dibine kadar bakkal yaptım kardeşim! Sonuçta pop müzik yapıyorum. Ama konserlerimde 10 yıl önce çıkardığım 'Senin Anan Güzel mi?' de isteniyor. Demek ki sadece popüler değil, biraz da kalıcı şarkılar yapıyorum. EVLİ MUTLU ÇOCUKSUZ! - Şu sıralar 'Evli Mutlu Çocuklu' şarkınız çok konuşuluyor. Sizde evlilik var, mutluluk var, peki çocuk ne zaman gelecek? Evet, benim durumum; evli mutlu çocuksuz! Ben anneliğe hazır hissetmiyorum kendimi. Allah'tan Önder'i de bu konuda kandırmış durumdayım. Annelik için tamamen hayatını değiştirmen lazım. Benim şu an öyle bir lüksüm yok. Allah'tan çok delirmiyorum bebek diye. - Sizin anaç bir yanınız da var gibi... Hep 'bebek sahibi olmayacağım' diyorum ama aslında bu biraz savunma mekanizması herhalde. Çünkü çocuğum olsa kendimi ona adayacağımı biliyorum. Bir de ben yeğendi falan, senelerce çocuk baktığım, erkek kardeşimi kendim büyüttüğüm için, biraz da bunun zorluklarını biliyorum. Üç çocuk yaptıktan sonra gına gelir ya insanlara, belki de o pozisyondayım. - Peki eşiniz çocuğu olmasını çok isteseydi... Kandırırdım merak etme. Allah'tan Önder de işkolik ve çok çalışkan bir insan. Biz bir menejerlik şirketi kurduk, Önder şimdi benim menejerliğimi yapıyor. Ben menejerlik anlamında üç-beş yıl önce onunla çalışmaya başlasaydım, herhalde Avrupa starı falan olurdum. - Zaten çalışkanlığınızla biliniyorsunuz. Sanırım bu biraz hırsımla da bağlantılı. Ama bu hırs ne zaman oluştu? Başarıyı yakaladıktan sonra. Yoksa kıçını kaldıran bir tip değildim. Ama başarı size o kadar güzellikler getiriyor ki, ister istemez siz de çalışmaya başlıyorsunuz. - Başarı biraz eroin gibi, bir kez tadınca bağımlısı haline geliyorsunuz. Sizde de böyle mi oldu? Bu işi yapan insanın sinirlerinin demirden olması lazım. Çünkü üzüntüyse, onun da dibini yaşıyorsun. Ama mutluluk ve başarıysa; bunlar hakikaten ne maddiyatla, ne de başka bir şeyle tarif edilebilecek duygular değil. Eroin dedin, kullanmadığım için bilemem ama insanların sizi o kadar sevdiğini görmek ve o kadar sevildiğinizi bilmek, evet bu bambaşka. - Hep başarılı, zirvede olma baskısı hissediyor musunuz üzerinizde? Bence korku hep olmalı. Yani her zaman 'Acaba bu mu, şu mu olmalı, bununla mı çıkış yapsam' endişesini hep yaşamalısınız. Ama benim bir kulvarım var, o kulvarda tarzımı bozmadan devam ediyorum. Yani bir gün beni bir arabesk albümü ya da bir halk müziği albümü yaparken asla görmeyecek insanlar. Sahnede kendi zevkim için söylerim ya da CD'sini yapar, eşe dosta dağıtırım ama tarzımı değiştirmeyi düşünmüyorum. İDOLÜM AJDA PEKKAN - Diyelim ki bir albümünüz istediğiniz gibi ses getirmedi, sizin için büyük bir yıkım olur mu? Herhalde olur ama başıma böyle bir şey gelsin istemem, Allah korusun. Herkes, her zaman talep edilmeyi, şarkılarının her yerde çalınmasını ister. Düşünsenize, Ajda Pekkan kaç yaşında, hâlâ bunların peşinde koşuyor, acaba daha ne kadar sevilebilirim diye bakıyor. Benim idolüm de o. Ben işim için birçok şeyden fedakarlık yapıyorum. Belki de bilinçaltımdaki bebek yapmama düşüncem ya da birçok şeyden vazgeçmem, işime odaklı yaşamamdan kaynaklanıyor. - Ama bu mutluluk getiriyor mu? Bana getiriyor. Hayat böyle mi devam edecek dersen, bilemiyorum. Ama ben işime aşığım. Çünkü normalde yaşayamayacağım bir mutluluğu yaşatıyor işim bana. Düşünsenize, normalde beni sevmeyecek insanlar tarafından bile, sırf şarkılarım sayesinde seviliyorum. Bu benim çok hoşuma gidiyor. Çünkü ben küçüklüğümden beri herkes tarafından sevilme derdindeyim. Belki babasız büyüdüğüm için... Neyse karıştırmayalım bu tarafları. DÖVMELERİMİ SEVİYORUM - Eski eşinizle dövme olarak alyans yaptırmıştınız. Ayrıldıktan sonra onu değiştirerek taç şeklini verdirdiniz. Şimdi de eşinizin soyadı 'Bekensir'i dövme olarak yazdırdınız. Biraz radikal dövmeler değil mi bunlar? Bekensir zaten iyi insan anlamına geliyor. Bir gün Önder'le ayrılsam bile bunu sildirmeyi asla düşünmüyorum, Allah gecinden versin de... Diğer kolumda kendi imzam, ensemde de eski eşimle de doğacak bebeğimize vermeyi düşündüğümüz isim dövme olarak yazılı. Bunlar o zaman aşka gelip yapılmış güzel şeyler. - Ama çok radikal şeyler. Uslanmamışsınız da... Olsun ben dövmelerimi çok seviyorum. TEK İSTEĞİM BALAYI! - Şu an hayattan beklentiniz ne? Balayına gitmek istiyorum artık! Buradan duyurulur eşime... Bir buçuk günlük Bodrum tatilleriyle beni kandıramazsın. Bir hafta tatil istiyorum sadece. Ama Önder'in işleri o kadar yoğun ki. - Yani Demet Akalın'ın özlemini çektiği tek şey balayı mı? Evet abi, yemin ederim balayı. Mümkünse telefon, internet çekmeyen bir yer olsun bie de... BAŞARI BENİ ŞIMARTTI MI KABUL EDİYORUM ŞIMARTTI - Sizin için 'çok dobra' diyorlar. Sivri dilliliğinizden mi kaynaklanıyor bu? Son zamanlarda eşim sayesinde kendimi biraz törpüledim gerçi ama eskiden yaptığım kavgaların, gürültülerin köküne bak; hepsi haksızlığa gelemediğim içindir. Çünkü ben kariyerimi tırnaklarımla kaza kaza oluşturdum. Geldiğim yer belli; küçük bir yerden çıktım, babasız büyüdüm, mankenlikten gelip pop starların içine girdim. - Yani 'Tırnaklarımla kazıyarak geldiğim noktayı koruyabilmek için gerekirse aslan kesilirim' mi diyorsunuz? Beni sevmeyebilirsin, çirkin dersin, makyajsız hiçbir şeye benzemiyor dersin, görünüşümle ilgili her şeyi söyleyebilirsin ama benim işim, namusumdur. Onun için benim işime bulaşana ya da bir şey diyene tabii ki ben tırnaklarımı gösteririm. Benim işim; ailemden de, eşimden de kıymetli. - Eşiniz, aileniz böyle söyleyince kırılmıyorlar mı? Yoo, çünkü beni biliyorlar. Ben işimi yapmadan nefes alamam. Bana sahneye çıkmamam koşuluyla inanılmaz hayatlar vaad edildi ama hepsini elimin tersiyle ittim. - Peki bir dönem yaptığınız sivri çıkışlar çok mu normaldi? Bu kadar şeyden sonra o kadar başarı beni şımarttı mı; evet, şımarttı. Aptal aptal kelimeler de söylemişim, bazı sanatçı arkadaşlarımı üzmüşüm. Eski görüntüleri seyrettiğimde yuh diyorum, bunu da mı demişim. Aldığım evden kullandığım arabaya kadar görgüsüzlüklerim, saçma sapan şımarıklıklarım da olmuş. Şimdi bakınca inan kendinden utanıyorsun. Ama onları olgunlukla kabul etmek de güzel bence. DAĞ GİBİYİM AMA ASLINDA KUŞ KADAR KALBİM VAR - Geçen yıl Hande Yener’le aranız çok kötüydü, ne oldu da bu yıl her şey unutuldu? Unutuyor insan. Çünkü başına bakacak olursak, o bana ‘arabeskçi’ falan demişti, oradan çıktı her şey. Ondan sonra bakkal tartışması falan oldu. Kıza kinlendim. Onun canını nasıl acıtabilirim diye düşünmeye başladım. Tesadüfen elime pasaportu geçti ve ismiyle alakalı bir şey buldum. Evet, ayıp ettim o konuda ama o da bana çok ayıp etmişti. - Yani açıkça canını acıtmak istediniz... Tabii, deli misin! Kinlendim diyorum ya sana. Resmen açığını bulmaya çalışıyordum. Yoksa ben Hande Yener’i hiç konuşmadığımız, görüşmediğimiz zamanlarda da dinlerdim. Sonra Stelyo Pipis’in aracılığıyla bir rakıbalık masasında buluştuk ve acayip muhabbet ettik. - Demek ki kinci biri değilsiniz. Doğru anımı yakaladıysan Allaaah yani. Yani o kadar dağ gibi görünüşün arkasında aslında kuş gibi de bir kalbim var.