Türkiye'nin en çok satan ekonomi dergisi Para , Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” kitabına benzer bir çalışmayı British Airways’in High Life dergisinden derledi. Avrupalıların bizimle benzer yönleri az değil doğrusu... Alev Rigel / PARA Sanayileşmiş toplumlarda daha çok insan yalnız yaşıyor. Almanya’da bu oran yüzde 35. Her üç Alman’dan biri evinde tek başına. En düşük oran ise İspanyollarda. İspanyolların sadece yüzde 9’u yalnız. Ayrıca keyiflerine de çok düşkünler. Dışarıda yeme içme, eğlenmeye daha çok vakit ve para harcıyorlar. İngiltere’de orta yaş üstü kesim, akşamları toplu olarak eğlenmeyi seviyor. “Pub” adı verilen eğlence mekanları, hep orta yaşlı ve yaşlı 15-20 kişinin birarada içip şarkılar söylediği, sıcak bir atmosferin hakim olduğu yerler. Belçikalılar ise tam tersi, ya yalnız başına ya da iki kişi eğlenmeyi seviyorlar. Batıl inançlar, Ortaçağ Avrupa’sı kadar değilse de hala yaygın. Örneğin, kara kedi, bütün kıtada uğursuzluk sembolü olarak görülürken sadece İngilizler kara kediyi iyi şans ve talih sayıyor. Çünkü 1300’lerin ortalarında Avrupa’da 200 milyon kişinin ölümüne neden olan ve “Kara Ölüm” olarak bilinen veba salgınının, kara kedilerden kaynaklandığı sanılıyordu. Avrupalı genelde sağlığına düşkündür. Spor salonlarına gider, kendini zinde tutmaya çalışır. En azından sabahları evinde kültürfizik hareketleri yapar. Bu açıdan en atletik ulus Fransızlar. Şişman bir Fransız görme ihtimaliniz çok düşük. İkinci sırada Hollandalılar geliyor. Fakat komşuları Belçika, Avrupa’nın hemen hiç spor yapmayan tek ulusudur. Euro’dan önce her ülkenin kendi para birimi vardı. Her ülke, tutar yazarken birimi rakamın sonuna eklerdi. Bugün de öyle. Sadece Portekizliler, para birimlerini rakamın ortasına yazarlar. 24Eu50 gibi. Aslında hiç de mantıksız değil. Hollandalılar ve İtalyanlar, parlak renkleri çok seviyor. Modacıların her yıl yeni bir rengi moda haline getirmeye çalışmaları boşuna. Pastel renklerle de uğraşmasınlar. Bu iki halkın beğenilerini değiştiremezler. Almanlar ise leylak rengine düşkün. Nedenini hiç sormayın... Avrupa’nın peynir şampiyonu Fransızlardır. 400’den fazla çeşitleri vardır. İkinci sıradaki Hollandalıların rakamları, Fransızlara yetişemez. En çok birayı da Almanlar değil Fransızlar tüketir. Isınma için en çok yakıt harcamasını Almanlar, en azını İspanyollar yapar. Ne de olsa Almanya soğuk, İspanya sıcak bir ülke. Ama Kuzey Avrupa ülkeleri daha soğuk olmuyor mu? Onlar Almanlar kadar harcama yapmıyor. Hollandalı kocalar, diğer tüm Avrupa ülkelerinin erkeklerinden daha çok ev işi ve alışveriş yaparlar. Eşlerine çok fazla iş bırakmazlar. En ideal koca tipidirler. Avrupalılar tatillerini nasıl geçirirler? Kuzey ülkelerinin insanları, doğal olarak güneşlenmek için güneye akın eder. Güneydekilerin tatil için oraya buraya gitmelerine pek gerek yoktur. Almanlar ve Hollandalılar karavancıdır. Fakat Almanlar, karavanda bile olsa, geniş yatak ister. İngilizler mükemmeliyetçidir. Tatillerini çok iyi organize ederler ve en küçük bir aksaklık bile onları rahatsız eder. Finliler, tatilde kendi geleneksel oyunlarını oynamayı severler. Doğa ile en çok iç içe olan ulus, Finlilerdir. Finlandiya’da toprakların yüzde 89’u ormanlarla kaplıdır. Bir benzetme yapmak gerekirse Türkiye’de bu oran yüzde 11’dir. Finlandiya’da, İstanbul’un üçte biri kadar bir nüfus, Türkiye’nin yarısı kadar topraklarda yaşar. En çok toplu taşıma aracını Fransızlar kullanır. Fransızlar sadece hafta sonları, özel işlerde ve akraba ziyaretlerinde otomobillerini kullanmayı tercih eder. Hollandalılar ise işe giderken en az zaman harcayan ulustur. 15 dakikada işine giden Hollandalı, eğer 20 dakika harcamışsa hemen trafikten şikayet eder. İki arkadaş yolda karşılaşınca genelde el sıkışır. Almanlar, İngilizler, İtalyanlar, İspanyollar, genelde öpüşmezler. Fransızlar ise iki yanaktan öpüşür. Hatta büyük kentlerde sol-sağ-sol olmak üzere üç kez öpüşmek adettendir. İngilizler öpüşmeyi sevmeseler de tokalaşırken boşta kalan elleriyle karşısındakinin sırtını patpatlamayı ihmal etmezler. İspanyollar, karşılarındaki kişiyle göz teması kurmaya özen gösterirler. Diğer ülke insanları, İspanyolların yaptığının üçte birini bile yapmaz. Reklamlar, Avrupalıları nasıl etkiler? Fransızlar, ünlü isimlerin ürün reklamlarında gözükmesinden hoşlanırlar. Her ne kadar ünlü isim, aldığı reklam parasına bakıyor, ürün ya da hizmetin kalitesi onu ilgilendirmiyorsa da... İngilizler ise reklamlardan en az etkilenen ulustur. Asansöre her zaman tek başınıza binmezsiniz. Daha çok başkalarıyla paylaşırsınız. Ama İngilizler ve İsveçliler için asansörü başkasıyla paylaşmak bir işkencedir. Hele ki yabancılarla... İspanyolların ise hiçbir asansör takıntısı yoktur. İtalya’nın Napoli kentinin ilginç bir özelliği vardır. Kentin kuzeyinden akan Volturno Nehri, öyle bir sınırdır ki, kuzeyinde ve güneyinde yaşayan insanların tamamen birbirine zıt yaşam alışkanlıkları vardır. Güneyde Yunan davranış biçimi hakimdir. Bunun sebebi ise antik tarihte Yunanlıların Volturno Nehri’ne kadar olan toprakları istila etmesi, kuzeye geçememesidir. İngilizce bütün dünyada gayrı resmi olarak konuşulan dil olmakla birlikte Kıta Avrupa’sında hiçbir ülkenin resmi dili İngilizce değildir. En çok resmi dili olan ülke ise İsviçre’dir. Bu ülkede Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Latince konuşulur. Halkın büyük çoğunluğu, iki üç dil bilir. Avrupalı, Amerikalı kadar kahve içmese de yüksek tüketim oranları söz konusudur. Fakat en iyi kahveyi hangi ulus yapmaktadır? Almanlar, Belçikalılar, Fransızlar, İtalyanlar, Avusturyalılar, Yunanlılar ve İspanyollar, “en iyi tarif”in kendilerinde olduğunu iddia ederler. Otomobillerle ilgilenenler, 24 saatlik Le Mans yarışını iyi bilirler. 1923’ten beri yapılan bu yarış, 1955’te bir faciaya sahne olmuştu. Kontrolden çıkan bir yarış otomobili seyircilerin içine daldı ve 84 kişinin ölümüne neden oldu. Fransa, İsviçre, İspanya, Almanya başta olmak üzere pek çok ülke yarışları yasakladı. Yeterli güvenlik önlemleri alınınca da bu yasaklar kaldırıldı. İsviçre, bu yasağı 52 yıl sürdüren tek ülke oldu. Yasak bu ülkede 2007’de kalktı.