Çünkü oğlumsun sen benimO parkta arabanı iterken, söz sana her şeyi anlatacağım. Kimsenin bilmediği şeyleri. Herkesin bildiği şeyleri ve sadece bazı insanların bildiklerini. Sadece benim bildiğim birkaç şey var, onları da anlatacağım sana. Kimseye anlatmadığım gibi. O yıl aslında tam olarak ne olduğunu. O yıl aslında tam olarak ne olduğunu. Ankara'yı anlatacağım sana. Çocukluğumu. Bu bilgiye ihtiyacın olacak. Önümüzdeki upuzun, turuncu yapraklı yolda yavaş yavaş yürüyeceğiz. Bir acelemiz olmayacak. Tatlı bir rüzgar esecek ve hatta yağmur yağacak birden. Sana hiçbir şeyden kaçmamayı öğreteceğim o gün. Yağmurda yürümeye devam etmeyi. Geçen yazdan bahsedeceğiz seninle. İlk defa suya girdiğin o koyu, ilk defa duyduğun o kokuyu. Sen küçük başını kaldırıp, o kocaman gözlerinle ağaçların en tepelerine bakacaksın. İnsan büyüyünce ağaçların en tepelerine değil, gövdelerine bakıyor. Bakışları aşağı düşüyor insanın. Ağırlaşıyor başı. Sana, şu an yaptığın gibi, ağaçların en tepelerine bakmayı unutma diyeceğim. Ağaçların gövdelerine düşmesin bakışların diye didinip duracağım. Ve bundan hiç bıkmayacağım, çünkü sen benim bir tanecik oğlumsun. İnşallah diyeceğim sana, inşallah şu an olduğu gibi, insanlar seni görür görmez gülsünler. Sen de onlara onlarınkinden de büyük gül. Onlar bunu görünce daha da gülsünler... Ve hayatın hep böyle geçsin. Hazır ol, ben çok inşallah diyeceğim. Çünkü anneler sürekli inşallah der. Maşallah da der. Bana ne zaman sorsan söyleyeceğim, kucağıma gelirsen havalara fırlatıp tutacağım, ağlarsan ben susturacağım seni. Ben seni büyüteceğim, abartacağım, koruyacağım, sakınacağım ve çok seveceğim ama susacağım. Bunlar sana ağırlık yapar da bakışların ağaç gövdelerine düşer diye korktuğumdan. Hazır ol. Sana en çok konuşan da en çok susan da ben olacağım. Çünkü canımsın sen benim.