Türkiye demokrasisi bundan 2 yıl önce, 17 Aralık 2013'te Cumhuriyet tarihinin en alçak saldırısına uğradı. Fetullah Gülen liderliğindeki sapkın bir örgüt, medya, polis ve yargı marifetiyle seçilmiş iktidara bir darbe girişiminde bulundu. Sinsi bir şekilde emniyeti, yargıyı, TSK'yı ve bürokrasiyi ele geçiren bu karanlık suç örgütü, önündeki son engel olan AK Parti iktidarını da devirerek siyaseti de ele geçirmeyi planlıyordu. Siyaset ve bürokrasi bu sinsi örgüt karşısında susarken bir kişi dik durdu: Recep Tayyip Erdoğan. İlk gün miting meydanlarına çıkarak 'inlerine gireceğiz' dedi. Erdoğan'dan güç alan medya, yargı, emniyet, bürokrasi ve siyaset 2 yıl FETÖ ile amansız bir mücadeleye girişti. Peki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı ne olurdu? Bugün nasıl bir Türkiye'de yaşıyor olurduk? Sabah.com.tr olarak gazeteci, siyasetçi, bürokrat ve aydınlara 'Erdoğan dik durmasaydı ne olurdu' sorusunu sorduk. İşte çarpıcı cevaplar Mehmet Demir-Cumhuriyet Savcısı BİR CUMHURİYET SAVCISI OLARAK ERDOĞAN'IN DİK DURUŞUNA DESTEK VERDİM Erdoğan dik durmasaydı Türkiye Cumhuriyeti devleti yıkılabilirdi. Çünkü 17 Aralık darbesini organize eden güçler hükümeti devirdikten sonra yerine herhangi bir şey koymayı planlamamışlar. Bunu unutmaları mümkün değil. Bunların gayesi hükümet devrilip, memleketin ileri gelen siyasetçileri ve işadamları tutuklandıktan sonra bir kaos oluşturmak ve 3-5 ay sürecek bu kaos içerisinde Türkiye'de bir iç savaş çıkarmak, bunun neticesinde Türkiye'yi yıkmaktı. 2 sene önceki şartlarda 5-6 ay boyunca belirsizlik içindeki bir Türkiye'de kesinlikle bir iç savaş çıkardı. Bunun için 17 Aralık darbe teşebbüsü yerli bir paralel örgütün aklı ve organizasyonu değildir. Arkasında 5'li çete vardı. Yani Recep Tayyip Erdoğan dik durup süratle hareket etmeseydi hükümetin devrilmesinden ziyade Türkiye'nin yıkılmasıydı. Bizde mesleğimizi tehlikeyi atmak pahasına bir Cumhuriyet Savcısı olarak darbeye karşı dik duran Recep Tayyip Erdoğan'ın arkasında durduk. SİYASETİN NAMUSU KURTARILMIŞTIR – Bülent Turan AK Parti Grup Başkanvekili Türkiye siyasi tarihi maalesef askeri darbelerle şekillendi. AK Parti'nin geldiği siyasi geleneğin partileri 12 Mart'ta, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta kapatıldı. AK Parti, 2002'de iktidara gelmesinden itibaren vesayet karşıtı bir politika izledi. Bu politikasından ötürü vesayet sisteminin yürütücüleri tarafından darbelerle susturulmaya, parti kapatma davalarıyla iktidardan uzaklaştırılmaya çalışıldı. Bu süreçte başta dönemin Başbakanı, hareketimizin Kurucu Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümetimizin etkili mücadelesiyle bürokratik vesayet geriletilmeye çalışıldı. 17-25 Aralık darbe girişimi de, bu darbeler sürecinin bir devamı olarak ortaya çıktığına inanıyoruz. AK Parti'nin bu şekilde iktidardan edilemeyeceği ortaya çıkınca yani AK Parti'nin 'uslu çocuk' yapılamayacağı anlaşılınca bu kez 'Tayyip Erdoğan'sız AK Parti' siyaseti yürütüldü. Bakanlar Kurulu listesinin bile darbeciler tarafından hazırlandığı söylendi. Ancak, ömrü mücadeleyle geçmiş hareketimizin lideri Tayyip Erdoğan'ın dik duruşu ve milletimizin feraseti sayesinde bu darbe süreci boşa çıkarıldı. Eğer, 17-25 Aralık darbecileri başarılı olsaydı, bugün istikrarsız, demokrasisi hasar görmüş, fakirleşmiş bir ülke ile karşı karşıya kalacaktık. Böyle bir durum ortaya çıkmamışsa bunu sağlayan, Recep Tayyip Erdoğan ve milletin iradesidir. Erdoğan, darbeciler karşısında korkmamış, geri çekilmemiş ve deyim yerindeyse siyasetin namusunu kurtararak, milli iradeye halel getirmemiştir. Mehmet Fırıncı - Said Nursi'nin talebesi MEMLEKETİMİZİ BÜYÜK BİR FELAKETTEN KORUDU Cumhurbaşkanı Erdoğanın dik durması olmasaydı Türkiye Irak ve Suriye gibi olurdu. Allah razı olsun şahsiyetli duruşu ondan güç aldı. Onun anlayışında olan idareciler duruma el koydular. Biraz gevşeklik gösterseydi kimse sebat edemeyecekti. Cesur, haklı ve yerinde duruşu memleketimizi büyük bir felaketten korudu. Ahmet Yenilmez: CANINI VERİR EĞİLMEZDİ Benim tanıdığım Recep Tayyip Erdoğan canını verir dik dururdu, eğilmezdi ama kırılırdı. Eski AK Parti Milletvekili ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Hüseyin Besli: BAŞKA BİR TÜRKİYE'DE YAŞARDIK Bugün başka bir Türkiye'de yaşıyor olurduk. Hüseyin Gülerce: PARALEL VESAYET OLURDU Gülenistlerin istediği yeni bir hükümet olurdu, bu ülkenin geleceğine Fetullah Gülen rejimi damgası vurulurdu. Cemaatle uğraşacak milli irade gücü oluşmaz ve askeri vesayet dönemi gibi paralel vesayeti olurdu. A&G Başkanı Adil Gür: MİLLİ EGEMENLİK KAYBOLURDU Paralel yapı devleti ele geçirir, Türkiye'nin milli egemenliği kaybolurdu. Emekli Emniyet Müdürü Hanefi Avcı: ÇOK FARKLI BİR MANZARA OLACAKTI Erdoğan dik durmasaydı Paralel Yapı birçok kişiye yaptığı gibi onu da yargılayacak ve ülke şuan çok farklı bir manzara içinde olacaktı. İHH ve İnsani Yardımlaşma Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım: ÖZGÜR İRADENİN OLMADIĞI SİSTEM YAŞANIRDI Darbe gerçekleşmiş olsaydı Türkiye'de seçilmiş insanların birçoğunun hapishanelerde olduğunu görürdük. Ayrıca STK'ların rahat hareket edemediğini tamamen bir tahakküm altında olduğunu görürdük. Yine Türkiye'nin Israil ABD eksenin de politika yapan bir ülke olduğunu görürdük. Darbe girişimi başarılmış olsaydı Türkiye'de bundan sonra özgür iradenin olmadığı bir sistem de yaşanırdı. Vatan Partisi MYK Üyesi ve Aydınlık Yazarı Şule Perinçek: PİS ŞEY ORTAYA ÇIKTI Bu gözler daha onların buraya geldiğini de görecek. Türk halkının Balyoz, Ergenekon gibi tertiplerini onların yanına bırakmayacağını biliyorduk. 17 Aralık olsaydı da olmasaydı da Fetullah Gülen terör örgütünden hesap sorma süreci işleyecekti. Tertiplerin yalan olduğunun ortaya çıkmasını 17 Aralık bu süreci hızlandırdı. Bunlar bir çıbandı ve 17 Aralık'ta patladı içindeki pis şey de o zaman ortaya çıktı. Yavuz Bahadıroğlu - Tarihçi, Yazar ÜLKEMİZ LOZAN'DA SIKIŞTIRILAN TABUTUN İÇİNDE ÖLÜMÜ BEKLERDİ Türkiye İsrail ve ABD güdümünde bir ülke konumuna girerdi. Lozan'da sıkıştırılan tabutun içinde ölümü beklerdi. Selim Çoraklı - Yazar TÜRKİYE İSRAİL VE ABD'NİN GÜDÜMÜNE GİRERDİ Cumhurbaşkanı Erdoğan idamla yargılanırdı, Türkiye İsrail ve ABD'nin güdümüne girerdi. Fetullah Gülen 'halife' olrak dönerdi. Zaten Yahudi lobisi onu (Fetullah Gülen) yıllardın 'halife' olarak yetiştiriyordu. Metin Karabaşoğlu - Yazar ERDOĞAN'IN LİDERLİĞİ TESCİLLENMİŞ OLDU 27 Nisan krizi, MİT krizi, Gezi olayları ve 17-25 Aralık darbe teşebbüsü... Birbiri ardınca gelen bu süreçlerde devleti yöneten isimlerin ve kadrolar bir 'liderlik' sınavı verdiler. Bazıları bu sınavı geçti, bazıları kaldı. Meselâ halkın seçtiği bir yönetim sokakta hır-gür çıkararak yıkılmak istendiğinde 'mesaj alınmıştır' basiretsizliği veya 'Demokrasi sandıktan ibaret değildir' dirayetsizliği sergileyenler, liderlik sınavında sınıfta kaldılar. Buna karşılık, yine bu kriz dönemlerinde, kendilerine verilen oyun hukukunu dirayetle savunan Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği tescil edilmiş oldu. Eski Deniz Harp Okulu Komutanı Emekli Koramiral Türker Ertürk: KAN GÖVDEYİ GÖTÜRECEKTİ Bu iş çok açık bir cemaat operasyonuydu burada esas sorun Ak Parti değil Tayyip Erdoğan'ı götürmekti. Şunu da bilmek lazım ki cemaat, bu operasyonun startını CIA' en aldı. Çünkü emperyalizm burada hilafet düzeni bir sistem istiyordu ve cemaatin lideri Fethullah Gülen, Humeyni benzeri darbeyle başa geçmeye çalıştı. Bunlar devletin kılcal damarlarında epeyce mesafe aldılar şimdi bazı temizlik operasyonları yapılıyor ama deşifre olmayanlar var onlar uykuya yattı onları temizlemek zaman alacak. TSK'da da mutlaka ve mutlaka cemaatçi yapı temizlenmeli, bunlar temizlenmezse başka darbe girişimleri de gerçekleşebilir. Eğer darbe girişimi gerçekleşseydi Gülen TSK'yı yeniden şekillendirecek, buna direnen çevreler olacağı için kan gövdeyi götürecekti. Abdurrahman Dilipak - Yeni Akit Gazetesi Yazarı KÖPEĞİN SESİ BAŞKA YERDEN ÇIKTI Olay basit, sıradan bir yolsuzluk bahanesi arkasına saklanmış bir darbe planı idi. Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı. Sureti haktan gözükerek bir yere varmak istiyorlardı. Ama silahları geri tepti. Mevlana der ki, 'Köpeğin kuyruğuna bastım, sesi ağzından çıktı. Musul petrolleri ile ilgili olarak Barzani ile bir mutabakat sağlanınca, köpeğin sesi, içeriden, bir başka yerden çıktı. MİT Tırları ile ilgili de yine birilerinin kuyruğuna basılmıştı. Netenyahu'nun, Esed'in kuyruğunz basıyorsun, sesi terör örgütünden, muhalefetten, paralel yapıdan geliyor bazan. Star Gazetesi Yazarı Halime Kökçe: TÜRKİYE GÜLEN CUMHURİYETİ OLACAKTI 17-25 Aralık darbe girişimi başarılı olsaydı bugün bir muhaberat devletinde yaşıyor olacaktık. Binlerce kişi usulsüz dinlemelerle fişlendiği, iradelerinin rehin alındığı ve aydınından siyasetçisine hatta sokaktaki insanına, herkesin mankurtlaştırılmaya çalışıldığı bir kâbus olacaktı. Türkiye iddiası olmayan bir ülkeye dönüşecekti. PDY'nin kendi istihbarat ağını hizmetine sunduğu büyük güçlerin tamamen yörüngesine girmiş bir ülkede yaşıyor olacaktık. Türkiye Fethullah Gülen cumhuriyetine dönecekti. Denge Araştırma Başkanı Hasan Basri Yıldız: TÜRK MİLLETİNİN KADERİ DEĞİŞTİ Onun bu duruşu büyük bir felaketi önledi ve Türk milletinin çıkmaza sürüklenen kaderini değiştirdi. Yeni Akit Genel Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya: DEVLETİN TÜM KADROLARINI ELE GEÇİRECEKLERDİ Cumhurbaşkanı Erdoğan dik durmasaydı, Paralel çete bugün devletin tüm kurumlarını ele geçirmiş olacaktı. Sabah Gazetesi Yazarı Haşmet Babaoğlu: ALLAH KURTARDI 17-25 Aralık apaçık bir dehşet verici bir darbe girişimidir. Darbe gerçekleşseydi şu an paralel yapıyla işbirliği olanlar dâhil herkes sinmiş sindirilmiş olacaktı. Bir ara rejimle Türkiye'nin büyümesi, kalkınması, demokratikleşmesi uzun süreliğine kesintiye uğratılacaktı. Bundan önceki darbeler sonrasında oluşan ''bekleyiş''e rastlamayacaktık. Hiç kuşkusuz halkın önemli bir kesimi ilk şoku atlattıktan sonra darbeye direnecek ve ortaya çok ciddi çatışmalar çıkacaktı, Allah kurtardı. Kezban Hatemi: YARGI DARBESİ TASARLANDI Mısır'a uygun bir planla Mursi'nin devrilmesi sağlanmıştı. Türkiye şartlarına göre de artık askeri darbe şartları mevcut olmadığı için bir yargı darbesi tasarlandı. Erdoğan dik durmasaydı bu tasarı gerçekleşebilirdi. 17/25 Aralık operasyonları Başbakan'ın Konya'da Şebi Aruz törenleride bulunduğu sırada iyi bir zamanlama ile devreye kondu. MİT ve Başbakan tehlikenin iyice farkına vardı. 17/25 Aralık operasyonu Erdoğan'ın basireti ve öngörüsü ve dik duruşu ile önlendi. 17 Aralık darbe operasyonu ve hep birlikte izlediğimiz gelişmeler bu ülkenin ihtiyacı olan barışa engel olmak, yeni bir dil, yeni bir üslup Türkiye'de hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı ve dönüşümün hızla başladığı işaretlerini vermeye başlamıştır. Yıldıray Oğur ERDOĞAN LAİKLİĞİ DE KURTARDI 23 Ocak 1913 günü Enver Paşa ve yanındaki bi avuç İttihatçı subay ve memur Babiali'yi basıp, Sadrazam Kamil Paşa'nın başına silah dayayarak yönetime el koymuştu. Osmanlıyo yıkıma götüren süreç böyle başladı. 17/25 Aralık 2013 de 100 yıl sonra denenmiş ama başarılı olamamış bir babıali baskınıdır. Bu darbenin bu kez başarılı olamamasını Recep Tayyip Erdoğan'a borçlu Türkiye. Erdoğan, yeni bir vesayet rejiminin kurulmasını engelleyerek sadece demokrasiyi değil, yıllarca yıkacağı iddia edilen laikliği de kurtardı. Doç. Dr. Hüseyin Yayman - Siyasetçi, Gazeteci TÜRKİYE 100 YIL GERİYE GİDERDİ Türkiye'de 9 Mart benzeri bir darbe olurdu. Ülkemiz 100 yıl geriye giderdi. Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Hikmet Genç: KANLI BİR İÇ SAVAŞ BAŞLARDI Darbe girişimi başarılı olsaydı şu an olduğu gibi dünyaya medyan okuyan bir ülke olamayacaktık. Egemen güçler tarafından yönlendirilen bir ülke haline gelirdik ayrıca ülke bölünürdü çünkü ciddi bir kaos yaşanırdı. Türkiye büyük bir liderini yedirmez ve kanlı bir iç savaş başlardı. Eğer darbe başarılı olsaydı Türkiye'de sistem FETÖ'nün kendilerine verilen talimat şeklinde dizayn edilirdi. AK Parti İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner YASSIADA SÜRECİ BAŞLARDI 17/25 Aralık yargı susturuculu bir darbe girişimidir. R. Tayyip Erdoğan'ın karizmatik ve güçlü liderliği olmamış olsaydı bu girişim kesinlikle başarılı olurdu. Erdoğan'ın dışında hiç kimsenin bu darbe girişimini boşa çıkartmaya gücü yetmezdi. Üzülerek beyan etmek isterim ki o tarihte bu girişimin doğrudan Erdoğan liderliğini hedef alan bir darbe girişimi olduğunun farkında olan bir tek Erdoğan vardı. O yüzdendir ki bu paralel çete ile giriştiği mücadelesinde ilk başlarda yalnız bırakıldı. O mücadelenin en kritik evresinde tıpkı gezideki darbe sürecinde olduğu gibi maalesef yalnız bırakıldı. Bir kaç dava arkadaşı dışında arkasında medyada dimdik duran kimse olmadı. İyi ki Erdoğan'ı seven ve ona yürekten inanan Ak yiğitler ve aziz milletimiz vardı. Erdoğan olmamış olsaydı iki şey gerçekleşmiş olacaktı. 1. Kesinlikle hükümet devrilirdi ve yassıada süreci başlardı. Paralel çete devlete egemen olurdu. 2. Ak Parti ele geçirilirdi. Ak Parti'nin başına Erdoğan liderliğini inkar eden hatta onunla hesaplaşmayı gerekli gören paralel uyumlu yeni bir genel başkan ve ekip getirilirdi. Ak Parti üzerinden bu operasyonlar sürdürülürdü. Bu şu demek: Paralel yapının iplerini elinde tutan küresel güçlerin tamamen emrindeki bir Türkiye ortaya çıkardı. Erdoğan liderliğindeki yeni Türkiye yürüyüşü durdurulurdu. Türkiye'nin uzun bir fetret döneminden sonra tarih sahnesine tekrar güçlü bir aktör olarak çıkmasının önü kesilirdi. GENAR Başkanı İhsan Aktaş: 10 YILLIK FETRET DÖNEMİ BAŞLARDI Cumhurbaşkanı Erdoğan dik durmasaydı, Türkiye 10 yıllık bir fetret dönemine girecekti. Çünkü; Paralel Yapı'nın siyasi bir programı yoktu. Tek derdi yıkmaktı. Gazeteci İlhami Işık: TÜRKİYE OLAMAZDI Bugün Türkiye denilen bir ülke olmazdı. İTO Başkanı İbrahim Çağlar: HUKUKSUZLUKTAN BESLENEN ÇEVRELER HÜSRANA UĞRADI 17 Aralık'ta üreten ve büyüten Türkiye'nin önüne set çekme çabalarına şahit olduk. Sayın Cumhurbaşkanımız bu çabalar önünde duvar oldu, geçit vermedi. Kendisinin bu kararlı duruşu ülkemizin önünü açtı, hukuksuzluktan beslenen çevreleri hüsrana uğrattı. AK Parti Milletvekili Markar Eseyan: GÜLEN CUMHURBAŞKANI, KILIÇDAROĞLU BAŞBAKAN Fetullah Gülen Cumhurbaşkanı, Kemal Kılıçdaroğlu Başbakan olurdu. Turan Kışlakçı - TRT Arapça Koordinatörü MISIR'DAN BETER OLACAKTI 17 Aralık'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan dik durmasaydı Türkiye Mısır'dan daha kötü olurdu. Oral Çalışlar: ÜLKE ÇOK KÖTÜ SONUÇLARLA BAŞBAŞA KALACAKTI Bu bir darbe girişimiydi, eğer atlatılmasaydı Türkiye çok kötü sonuçlarla başbaşa kalacaktı. AK Parti Milletvekili Metin Külünk: TÜRKİYE TESLİM ALINIRDI Cumhurbaşkanı Erdoğan dik durmasaydı Türkiye teslim alınırdı. Av. Mustafa Doğan İNAL BÜTÜN MUHALİF KESİM TUTUKLANIRDI Ergenekonvari bir sistemle kendisine muhalif olan herkesi tutuklarlardı ve bugüne kadar hükümetin tüm kazanımları boşa giderdi. Sabah Gazetesi Yazarı Rasim Ozan Kütahyalı: AYDIN DOĞAN HAPİSTE OLURDU 17 Aralık başarılı olsaydı bugün Fethullah Cumhuriyetinde yaşardık, tamamen Israil güdümlü bir teokratik bir cemaat devletinde yaşardık. Laiklik demokrasi özgürlük adına hiçbir şey kalmaz, hepimiz Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök dahil hepsi hapiste olurdu. Star Gazetesi Yazarı Ahmet Taşgetiren: KARANLIK BİR DEHLİZE GİRECEKTİK Millet iradesi hakimiyetini kaybetmiş ve ülke karanlık bir dehlize girmiş olacaktı. Siyasetçi Yazar Savcı Sayan: SURİYE VE IRAK GİBİ BİR TÜRKİYE OLACAKTI Eğer 17-25 Aralık Darbe girişimi gerçekleşseydi Suriye ve Irak gibi bir Türkiye ile karşı karşıya kalacaktık, yabancı devletlerin işgaline uğramış gibi bölünüp bir parçalanacaktık. CHP'de bu amaçla 2010'da dizayn edilmiş bu amaçla kullanılmıştı hala da kullanılıyor. Darbe gerçekleşseydi halkın Menderes'in idamında olduğu kadar tepkisiz olmayacaktı. Cem Küçük: 3. DÜNYA ÜLKESİ HALİNE GELİRDİ Kukla bir hükümet, Fetullah Gülen'in kuklası bir Cumhurbaşkanı olurdu. Türkiye hiç bir alanda itibar görmeyen 3.Dünya ülkesi haline gelir, 13 yıllık kazanımların boşa gideceği kaos ortamı yaşanırdı. Bülent Akarcalı: GEÇMİŞ OLSUN Paralel Yapı 10 yıl sonra anlaşılsaydı, devlete tamamen sızmış olacaklardı. Sonuç daha da kötü olabilirdi. Hepimize çok geçmiş olsun MÜSİAD Başkanı Nail Olpak 17 ARALIK'LARA KARŞI ÇIKTIK, ÇIKMAYA DA DEVAM EDECEĞİZ 17 Aralık, sap ile sapanın karıştırılıp, hukuk adıyla bir karmaşa ortamı oluşturan, samimiyetsiz bir hareketti. Daha sonra, 25 Aralık hareketi ile, aslında bunun, hukuku, iş alemini, sivil toplumu kullanarak planlanan bir darbe girişimi olduğu da ortaya çıktı. MÜSİAD olarak, geçmişte, siyasetin ve yargının iş alemi üzerinde oluşturduğu haksız tahakküme ve adaletsizliğe niçin ve nasıl karşı çıktıysak, bugün ve gelecekte de, iş aleminin yada başka oluşumların siyasetin ya da yargının üzerinde oluşturmak isteyeceği haksız tahakkümlere ve tersine tahakkümlere de karşı çıkmaya devam edeceğiz.