Eğer Türkiye'nin kimlikleri yeterince büyük bir insan topluluğunu içeriyor ve sosyolojik olarak da kalıcı ise kimlikler arası iktidar mücadelesinin demokrasinin sınırları içinde yapılması zorunluluk. Aksi durumda, bir iç çatışma, sürekli bir siyasal gerilim kaçınılmaz. Çünkü, demokrasi hem iktidar mücadelesinin yöntemini belirliyor hem de siyasal gerilimi azaltıcı imkanlara sahip. Üstelik azınlıktaki kimlik gruplarının haklarını koruyabilecek mekanizmaları da var.
Siyasal kimliklerden bağımsız bir siyasal parti olmamakla beraber, kimlik halini geniş, yumuşak, içeren ve çoklu olarak tanımlamak mümkün. Bir de hizmet siyaseti bu geniş kimliğin önüne konulduğunda, siyasal gerilim azalabilir. Geleneksel olarak merkez partileri bu eğilimde olurlar. Hizmet siyasetini kimliğin önüne geçirmek gerçekten de siyasal gerilimi azaltabilir. Türkiye gibi kimlik gruplarının yeterince büyük ve kalıcı olduğu toplumlarda, hizmet partileri siyasal gerilimi yönetmede büyük bir imkan olabilir.
Bir grup siyasal düzeni demokrasi dışı yöntemle ele geçirmeye çalışıyor izlenimi oluştuğunda diğer grupların benzer yöntemlerle karşı harekete geçmesi neredeyse kaçınılmaz. Varlığını tehdit altında hisseden kimlik grubu, içerlerinden çıkan radikal elitlerin peşine takılabiliyor.
Bu sebeple, çatışma kısırdöngüsünden çıkabilmenin tek yolu, iktidar mücadelesini demokratik yönteme, hedefleri de ülkeyi geçici yönetme hakkını kazanmaya indirgemek gerekiyor. Aksi durumda, bitmeyen çatışma hali kaçınılmaz. İktidarı demokratik yolla elde eden ve yönetme hakkı olanı tehdit eder, beka endişesine sokarsan o da karşı sert siyasetler üretir. Etki tepki meselesi.
Türkiye'nin siyasal hayatındaki gerilimi azaltıp, inşa faaliyetine yönelmesi gerekiyor. İç mücadele için harcanan enerji ülkenin büyümesini engelliyor. Ülkeyi dış manipülasyona açık hale getiriyor. Ülkenin bu zor zamanlarında, iç gerilimi azaltıp, inşa sürecine geçmekten başka çare yok. Yeni anayasa ise bu süreci gerçekleştirebilmenin ana yolu.
Medaim Yanık/Star