Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı üzerine millet sokaklara döküldü ve rezil darbe girişimini bastırdı. Millet, sadece AK Partililerden oluşmuyordu. Belki AK Partililer daha ciddi bir yekûn oluşturuyordu ama o gece darbeye direnenlerin arasında İşçi Partililer de vardı, CHP'liler de vardı, MHP'liler de vardı, HDP'liler de vardı... Kürt'üyle, Türk'üyle, sağcısıyla solcusuyla, laik'iyle, dindarıyla millet topyekûn direndi ve kazandı. Bir anlamda "kurucu" vasfını elde etti.
Dolayısıyla, önümüzdeki referandumda, hem 15 Temmuz girişimiyle hesaplaşmamızı tamamlayacağız, hem de milletin kurucu rolünü oylayacağız. ("Evet" çıkması durumunda, bu rol resmiyet kazanmış olacak.) Şunu demeye çalışıyorum: Nasıl ki tankları durduranların arasında CHP'liler ve sair partililer bulunuyordu, bugün "evet" cephesinde de bol miktar da CHP'li ve MHP'li bulunuyor.
Bu bir parti meselesi değildir... Memleket meselesidir... Ne yazık ki bu durum, CHP üst yönetimi tarafından kavranabilmiş değil. Başbakan Yıldırım'ın açıklamalarına (doğal olarak) bozuluyorlar ama terör örgütleriyle yan yana durmaktan da imtina etmiyorlar. Referandumda kullanacakları oyun rengine bakarak söylemiyorum bunu.
Mesela "hayır" oyu kullanmaları, tabanlarını "hayır" doğrultusunda motive etmeleri değil. Mesele, temellük ettikleri "siyasal" pozisyon... Partide, hâla, devletin terörle mücadelesini "faşizm" olarak değerlendiren mebzul miktar yönetici bulunuyor. Genel başkanları sürekli teröre mazeret üreten açıklamalar yapıyor. En bilinenini hatırlatayım: "Örgüt niçin silah bıraksın? Onlar DEAŞ'a karşı savaşıyor..."
Hem eylemlerin ve söylemlerinle terör örgütlerine karşı kırılgan bir görüntü çizeceksin, ilaveten FETÖ'yü anlayan ve kollayan açıklamalar yapacaksın, hem de "CHP, terör örgütleriyle hayır safında birleşti" sözünden alınganlık çıkaracaksın. Sizi terör örgütleriyle anmayalım, tamam... Kiminle analım peki?