'Terörle savaş'ın Guantanamo'su -Utanç hapishaneleri arasında ABD'nin 11 Eylül terör saldırılarının ertesinde kurduğu Guantanamo'yu ilk önce saymak gerekiyor. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush tarafından ilan edilen 'terörle küresel savaş' kapsamında yakalanan terör zanlılarının getirildiği hapishaneye ilk tutuklular 11 Ocak 2002'de konuldu. ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri, 2003 yılında cezaevine yaklaşık 680 şüpheliyi gönderirken, bu rakam zamanla 800'e ulaştı. Tutukevinin Amerika dışında, Küba'da bulunması da zanlıların ABD yasal sistemine başvurmasının önüne geçti. Özellikle boğulma hissi yaratma, cinsel tehditler, makattan besleme-sulama, uykusuz bırakma gibi sorgulama yöntemlerinin ABD Senatosu'nun raporlarıyla da tespit edilmesi, hem ABD'de hem de uluslararası kamuoyunda tutukevinin 'ABD'nin utanç kaynağı ve yüz karası' olarak adlandırılmasına neden oldu. Pentagon verilerine göre, cezaevinde şu anda toplam 104 tutuklu bulunuyor. Buna rağmen Obama, geçtiğimiz kasım ayında, içinde Guantanamo'nun kapatılmasını engelleyen hükümlerin de yer aldığı 2016 yılı Ulusal Savunma Yetki Tasarısı'nı imzaladı. Yüzen hapishaneler -ABD'nin gizli hapishanelerinin yanı sıra CIA'nın USS Bataan ve USS Peleliu gibi uçak gemilerini yüzer hapishane olarak kullandığı dünya basının konuştuğu iddialardan biri. Yüzen hapishanelerin hangi ülkelerin karasularında oldukları bilinmiyor. İddialara göre işkence gemilerinin sayısının en az 17 olduğu söyleniyor. Gelişmiş sorgu teknikleri -İngiltere'nin, Hindistan'ın bin 600 kilometre güneyinde bulunan Diego Garcia adası, büyük bir hapishaneye dönüştürülmüş durumda. Ada, Guantanamo Hapishanesi'nin bir benzeri. ABD ve İngiltere'nin 'gelişmiş sorgulama tekniklerini' burada da kullandığı sanılıyor. Hapishaneye ait yasal bir kayıt olmadığı için sağlıklı bilgiye erişmek oldukça zor. Adada yüzlerce tutuklunun sorgulandığı hatta bazılarının tamamen kaybolduğu belirtiliyor. Masumlarla 'eğlendikleri' cehennem -Kuskusuz ABD'nin Irak işgalinin sembolü Ebu Gureyb Cezaevi'ydi. Ortaya çıkan fotoğraflarda Ebu Gureyb'te, ABD'li askerlerin işkence yaptıkları, hatta öldürdükleri tutuklularla 'eğlendikleri' görülüyordu. Tam rakamlara ulaşmak mümkün olmasa da binlerce mahkûmun aylarca çeşitli işkence yöntemlerine maruz bırakıldığı, yüzlercesinin bu nedenle öldüğü tahmin ediliyor. Ebu Gureyb'te kaç kişinin tutulduğu, bunların kimlikleri ve tutuklanmalarının gerçek nedenleri asla doğru biçimde öğrenilemedi. 2014 yılında ise Irak yönetimi cezaevinin kapatıldığını duyurdu. Dünya bu cezaevinin adını hala insanlık dışı uygulamalar ve işkencelerle anıyor. IŞİD'in temelli Bukka -Bukka Kampı ABD'nin Irak'taki gizli hapishanelerinden biri. Irak'ta kurulan esir kampı ismini kadın bir askerin esirleri nasıl vurup, öldürdüklerini kamuoyuna açıklamasıyla duyurmuştu. Yıllar sonra DEAS lideri Bağdadi'nin örgütü bu kampta kurduğu ortaya çıktı. İngiliz gazetelerine açıklama yapan 'Ebu Ahmed' mahlaslı bir ISID komutanı, örgütün temelinin Bukka Cezaevi'nde atıldığını ve o günlerde tanıştığı Bağdadi'nin 'karanlık' bir figür olduğunu söylemişti. Suçlama yok işkence var-ABD'nin Afganistan'da kurduğu Bagram Hava Üssü yıllarca bir cezaevi gibi kullanıldı. Yüzlerce kişinin, haklarında bir suçlama olmadan burada işkenceden geçirildiği sanılıyor. Bagram'daki ABD yönetimi, buradaki mahkûmların kimliklerini açıklamayı reddediyordu. Geçtiğimiz yıl cezaevi tamamen Afgan yetkililere devredildi. Çok önemli tutuklular Polonya'ya -CIA, sadece ABD'nin işgal ettiği topraklarda değil, Romanya, Polonya ve Litvanya gibi Doğu Avrupa ülkelerinde de gizli hapishaneler açtı. Basına sızan raporlarda, Polonya'ya getirilenlerin 'çok önemli tutuklular' olarak kaydedildiği not edilmekte. Polonya uzun süre bu durumu reddedip ABD'ye sadece askeri üs sağladığını söylüyor. Çeçenistan'da ölene kadar dövüyorlar -Rusya'nın iç işlerinden elini çekmediği Çeçenistan'da sayısız gizli hapishanesi olduğu tahmin ediliyor. Rus gazeteci Anna Politkovskaya'ya göre Çeçenistan'da her gün bir sivil veya yandaşı gizlice ölene kadar dövülüyor, gizli hapishanelerde insanlara işkence yapılıyor. Hatta bazı merkezlerin silah deneme laboratuvarı olarak kullanıldığı iddia ediliyor. Kartal görünümlü akbaba -ABD'nin askeri üs olarak kullandığı Bosna'nın Tuzla bölgesindeki Kartal Üssü aynı zamanda bir gizli cezaevi olarak da kullanıldı. 2001'den bu yana aralarında Nihat Karsiç ve Almin Hardaus gibi isimlerin de bulunduğu en az 8 esirin tutulduğu sanılıyor. Tutukluların akıbeti hakkında hâlâ sağlıklı bir bilgi yok. Kaynak: YeniŞafak Alkatraz adasını hapishane yapanlar, buradan kaçmanın mümkün olmadığını düşünüyorlardı. Bu yüzden en azılı mahkûmlara ev sahipliği yaptı Alkatraz. Şu sıralar turistik mekan durumunda olan Alcatraz'dan -hepsi başarısızlıkla sonuçlanan- 14 adet kaçma girişimi oldu, yalnızca bir tanesinin başarıya ulaştı. 1962'de kaçan üç kişinin yakalanamaması ve yüksek maliyetler, hapishaneyi kapattırdı. Alkatraz şimdi, günde 10 bin ziyaretçisi olan bir turizm merkezi. 1962 yılı Haziran ayının ilk günlerinde San Francisco sahilinde insanlar güneşin tadını çıkarıp soğuk içeceklerini yudumlarken; kıyıdan sadece 2 km uzakta Alkatraz Hapishanesi'nin azılı suçlularından; kurnaz Frank Morris ve çılgın kardeşler Clarence ve John Anglin, birkaç gün sonra gerçekleştirecekleri kaçışın son hesaplarını yapıyordu. 11 Haziran gecesi üç azılı mahkum hücrelerinden açtıkları delikle çatıya tırmanıp ısıtma borularından aşağı inerek kayalıklara ulaştı. Yağmurluklardan yaptıkları botla suya inerek bir daha hiç görülmemek üzere Alkatraz'a veda etti Kaçılması imkânsız denilen hapishaneden, sıra dışı bir kaçış gerçekleştiren üç mahkumun hikâyesi birçok filme konu oldu. Morris'in hücresinde bulunan kafanın yandan profili. Alçıdan yapılan kafa ten rengine boyanmış ve gerçek saç eklenmiş. Kafa ilk bulunduğundan burnu kırık değildi. Ancak gardiyan uyuduğunu zannettiği Morris'i demir parmaklıklar arasından dürtmek isteyince kafa yataktan yuvarlanıp yere düştü ve böylece burnu zarar gördü. Bu fotoğraf Clarence Anglin'in hücresinde çekildi ve cansız mankenin gardiyanları kandırmak için nasıl uyuyan bir mahkum gibi yerleştirildiğini gösteriyor. Soldan sağa mahlumların kullandığı kafalar sırayla Clarence Anglin, John Anglin ve Frank Morris. En sağdaki kafa, kaçmayı başaramayan dördüncü bir suç ortağının yatağının altında bulundu. Fotoğraftaki keçe ve kumaş parçalarıyla insan saçları Clarence Anglin'in yatağının altında bulundu. Saçların kumaşa kaliteli bir yapıştırıcı ve doğal bir modelle yapıştırılması bir at kuyruğu görünümünün oluşmasına sebep olmuş. Böylece mahkumlar perukları alçıdan yaptıkları kafalara yapıştırdıklarında doğal bir görünüm elde etmişler. Kaba aletler kullanarak –ki bunlara bozulmuş bir vakum temizleyicisinden kendi yaptıkları basit bir matkap da dahil- havalandırma yolunun etrafında birbirine çok yakın delikler açtı. Böylece hücre duvarlarındaki o bölüm tamamen çıkarılabildi. Mahkumlar havalandırmaya çıktıktan sonra bu kapakları arkalarındaki teller yardımıyla geri kapattı. Hücrelerinin olduğu bloğun çatısında mahkumlar bir atölye kurmuş. Mahkumların yağmurluk kullanarak kendilerinin yaptğı can yeleklerinden bir tanesi. Kenarları ısı ve basınç yardımıyla kapatılmış. Isıyı atölyedeki bir sıcak su borusunu delerek elde etmişlerdi ve basınç için de büyük, ağır bir kalas kullanmışlardı. Bu fikri muhtemelen okumalarına izin verilen dergilerden birinden edinmişlerdi. Kullandıkları aletler: (aşağıda ortada) keskinleştirilmiş kaşık sapları duvarları delmekte kullanılmış, (ortada) matkap olarak kullanılan vakum temizleyici motoru, (üst ortada) vakum temileyici motorunun sesini bastırmakta kullanılan yuva, (orta solda) baskı uygulamakta kullanılan ve mengene görevi gören cıvata ve şaftlar,(üst solda) kalem pilden yapılmış iki hücreli el feneri. Diğer aletler kazma, kesme, delme gibi işlemler için kullnılmışa benziyor. Bütün bu eşyalar mahkumların atölyesinde 5 galonluk bir kovanın içerisinde toz çimentoyla kaplanmış olarak bulundu. Muhtemelen ilk bakışta ne olduğu anlaşılmasın diye böyle bir kamuflaj yapmışlardı. Sal, can yeleği, kürek ve manken kafalar yaparken mahkumlar bir yandan da binadan dışarı çıkabilecekleri bir yol arıyordu. Atölyelerinin tavanı aşağı yukarı 10 metre vardı ama adamlar pek çok borudan tırmanarak şaftın ucundaki bu havalandırma kapağını açmayı ve dışarı çıkmayı başardı. Bu şekilde çatıya çıkmayı başaran mahkumlar önce bir deneme gerçekleştirdi. Çabalarını gardiyanlardan gizlemek için sabun ve ayakkabı boyasından sahte cıvata yapan mahkumlar, oradaki bölgeyi böylece gizli tutmayı başardılar. Fotoğrafın sağ alt köşesi su hattına inen yeri gösteriyor ve mahkumlar sallarını suya indrimek için muhtemelen bu yeri kullandılar. Ancak kesin olarak bildiklerimiz burada bitiyor. Bugün bile Frank,John ve Clarence`ye ne olduğu belirsizdir Alcatraz Adası ve Alcatraz Hapishanesi, yılda 750 bin ziyaretçinin gittiği bir müze ve 1982 yılından beri Golden Gate Ulusal Dinlence Bölgesi'nin bir parçası olarak kullanılmaktadır. Günüzde müze olan hapishane binlerce turisti çekiyor.