Ramazan ayına en çok yaraşan, en anlamlı ve faydalı dizi TRT 1'den geldi. Adı, Yamak Ahmet...
TRT'nin öyle kendi programlarını afişe edeceği koca koca gazeteleri olmadığı için adını ilk kez duyuyor olabilirsiniz. Ama hafta arası her gün 17.45'te, TRT 1 ekranlarında yayınlanan diziyi bir kez izleyen, tiryakisi oluyor.
Hani hep deriz ya, "Nerede o eski Ramazanlar?" diye... Hah işte bu dizi, o özlemin ilacı... Dizi, Osmanlı döneminin İstanbul'unda saray çevresi ve halk arasında yaşanan Ramazan adetlerini, yardımlaşmayı, dünden bugüne değişmeyen gelenekleri ve Osmanlı mutfağına ait eşsiz yemekleri Dilruba ve Ahmet'in saf aşkı eşliğinde izleyiciyle paylaşıyor.
İftarıyla, sahuruyla, Cumhur Müezzinliği ve Enderun Teravihi ile, saray mutfağından konak iftarına, güllaçtan temcit pilavına sofra gelenekleri, Osmanlı Ramazan'larının maddi manevi tüm lezzetleri bu dizide bir araya getiriliyor.
Ahmet Okur'un yapımcılığında Tuba German'ın çektiği dizinin son derece güçlü bir oyuncu kadrosu da var. Kemal Uçar, Yusuf Atala ve Mutlu Güney gibi, gördüğünüzde "Aaa! Bu oyuncu da mı bu dizide?" diye hayrete düşeceğiniz, gıpta edilecek bir kadroya sahip. Ayrıca son derece mütevazı olanaklarla da dönem dizisi çekilebileceğini kanıtlayan, son derece doğru kostüm ve mekan kullanımı ile debdebeli dönem dizilerine adeta 'nanik yapan' bir havası var.
Dizi, bugün unutulmuş Ramazan geleneklerini hatırlatması açısından da son derece yol gösterici.
Beni en çok etkileyen ise aşçının fukaralara yemek dağıtırken, yüzlerine bakmaması oldu, "İleride beni görüp de utanmasınlar" diyerek... Şu nahifliğe, nezakete, yüce gönüllülüğe bakar mısınız?
Bu diziyi özellikle kimlerin izlemesini istiyorum biliyor musunuz? Vereceği iftar yemeğine önce kameraları çağıran 'PR meraklısı' şöhretlerin... Kamyondan fukaranın üzerine yiyecek paketleri atıp insanların birbirini ezmesini 'hayır' olarak görenlerin...
Yaptığı 'sözde' hayır işini milletin gözüne gözüne sokan, kibir erbabının...