Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

En son ne zaman kendinizi rahat hissettiniz?

Avucumuzdaki binbir marifeti olan cep telefonunun hayatımızı kolaylaştırdığı ve zaman kazandırdığı iddia ediliyor.
Sadece Apple'ın bir milyonun üstünde aplikasyonu var. O halde niye zamanı ve mesafeyi kısaltan teknolojiye rağmen, hiçbir şeye yetişemediğimizi hissediyoruz?
Niye kendi hızımız, saatte 1700 kilometre dönen dünyanın hızını üçe katladı?
Niye tükenmişlik sendromu salgın hastalık gibi yayılıyor?
En son ne zaman şöyle hiçbir şeyi kontrol etme dürtüsü olmadan rahatladınız?
Yeni yıl kararlarında kilo kaybetmek ve sigarayı bırakmaktan sonra dijital detoks yapmak üçüncü sırayı almış. Sürekli online olmanın ve sosyal medyanın hızına ayak uydurabilmeye çalışmanın hayatımıza yüklediği stresi, çoğu insan kaldıramıyor artık.

ADRENALİN DEPOSU GİBİ
Aslında çoğumuz işin çığrından çıktığının farkındayız ama ilk kim frene basıp yavaşlayacak? Kimse geride kalmak istemiyor. Zaman; ya kullanmamız gereken ya da kaybedeceğimiz bir olgu bizler için... Ortası yok.
Peki tüm bunların sorumlusu teknoloji mi?
Hayır, bizleriz.
Sürekli fark edilme ve oyunun bir parçası olabilme arzumuz...
Her an karşımızda bir izleyici varmış ve o izleyiciyi memnun etmemiz gerekiyormuş gibi bir hisle yaşıyoruz.
Sosyal medya adrenalin deposu gibi... Vazgeçmek zor! Ama önemsemediğimiz ya da görmezden geldiğimiz önemli bir nokta var...
Yakınlarımızla 'gerçekten' paylaştığımız o özel ve sıcak anlardan gittikçe uzaklaşıyoruz. Bir gülümsemenin, sıcak bir tavrın, bir omuzun, ses tonunun verdiği rahatlık ve güven hissi... Tüm bunları savuşturmaya, es geçmeye başladık. Sanal hayatın, gerçek hayattan daha doyurucu olduğunu düşünmeye başladık neredeyse.
Yalnızlıktan kaçmak için girdiğimiz sosyal medya; neye, nerede, ne kadar limit koyacağınızı bilemediğimiz zaman yalnızlığımızı ve tatminsizliği daha çok pekiştiriyor.

'LİKE'LAR ÖNEMLİ DEĞİL
Şu noktaya geldiğimiz ortada... Bir şeyi keyif aldığımız bir tecrübe olduğu için değil de, sosyal medyada paylaşmak için yaşıyoruz artık.
Benim bu konudaki tavrım net...
Bir tecrübeyi bana kendimi iyi hissettirdiği için yaşamalıyım; sürekli başkalarının onayını almak için değil!
Bir tecrübenin anlamı ve önemi beni nasıl hissettirdiğine bağlı olmalı; ne kadar 'like' aldığıma değil!
O yüzden sosyal medyayı duyarlı ve tadında kullanmaya çalışıyorum.
Yoksa günler, haftalar, hatta aylar içinde paylaşılanlardaki o aynılık hissi, yaşadığımız en güzel tecrübelerin bile üzerimizdeki etkisini yok edecek yakında...
Hayatınızı sadece sosyal medyada paylaşmak ve onay almak için dizayn etmeye başladıysanız, geri adım atmanın zamanı gelmiş demektir.
Benden söylemesi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA