Sabah sabah hiç gülesim yoktu. Mehmet Ali Erbil Nişantaşı'nda bir kafede iki kadın arkadaşıyla sohbet edip çay, çorba içerken magazin gazetecileri gelmiş ve şakır şakır fotoğraflarını çekmeye başlamışlar.
Durumdan panikleyen yılların Mali'si masadan kaçarak uzaklaşmış, hesabı ödemek de kadın arkadaşlarına kalmış.
'Şimdi bunda gülünecek ne var?' diye soracak olursanız... Koskoca adam, yıllardır magazin basınıyla iç içe yaşayan Mali'nin yeni yetme dizi oyuncusu gibi korkup kaçması komik yani.
GAZETECİLER HER YERDE
Kameralara gülümsese, el sallasa iki üç kare çekip uzaklaşacaklar ama panik varsa olay da var demektir değil mi?
Haberi okuyunca Mali'yi aradım; "Utanmıyor musun kadınlara hesap ödetmeye" diye mavraya başladım. Gülüyor tabii. "Önce ufak ufak ödetiyorum sonra da yüklü ödeme yapıyorum biliyorsun beni" şakasının üzerine "Yahu ben ne bileyim; zaten Nişantaşı'na gitmem, arkadaşım götürdü, ben de şaşırdım kaldım. Her seferinde gazeteci mi olur canım" dedi.
Olur canım olur, Nişantaşı'nda, Bebek'te her seferinde gazeteci olur. Hadi konuyu başka yere çekelim.
Kadınların hesap ödemesi oldu mu sana mesele. Öder öder, çok mu mühim. Bu devirde kadın da hesap öder. Kadınlar çalışıyor, para kazanıyorlar. Hem zaten bu âlemde her konuda hesabı kadınlar ödemiyorlar mı?
İki kahvenin hesabını ödemişler çok mu?