Ortaköy'den yükselen dumanlar İstanbul Boğazı'nı kaplıyor, göğe yükselen alevler Anadolu yakasından bile görülüyor. Çırağan Sarayı'nın çatısında başlayan yangın giderek büyüyor, tulumbacılar tarihi yapıyı kurtarmak için var güçleriyle büyük çaba sarf ediyor. Restorasyon sırasında çıkan yangın 5 saat sürüyor, saraydan geriye sadece duvarları kalıyor. Bu bir felaket senaryosu değil, 1910 yılında yaşanan bir yangının detayları. Benzer bir olay 28 Kasım'da Haydarpaşa Garı'nda yaşandı. Peki, bu yangınların benzeri saraylarda ya da tarihi camilerde çıksa neler olur? Bu mekânlardaki önlemler ne kadar yeterli? Bu soruları yönelttiğimiz uzmanlar, Milli Saraylar'a bağlı olan Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Küçüksu Kasrı ve Şale Köşkü'nde son derece sıkı önlemler alındığını belirtiyor. Taş yapı özelliği taşıyan camiler için çok ciddi bir tehlike yok ama paha biçilmez çiniler ve el işçiliğinin geri gelmesi imkânsız. Ahşap konaklar, tekke ve camilerse kaderlerine terk edilmiş vaziyette.
"DOLMABAHÇE GÜVENLİ"
İTÜ Yangın Güvenliği Araştırma Projesi Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç: Dolmabahçe Sarayı'nın altı tamamen yangına dayanıklı boyalarla boyalı. Çatı arası tozlar temizlendi, yangın algılama sistemi yapıldı. Geceleri elektrik sistemi tamamen kapatılıyor. Çatı arasında ateşli tadilat çalışması yapılmıyor. Ayasofya gibi taş yapılarımızda, camilerimizde risk daha az. Topkapı Sarayı'nın riskli kısmı aşçı evleri. Türkiye'de kamu binası olarak kullanılan ahşap binalarda sorun var. Yangın dolabı ve söndürücüyle önlem olmaz. Arşivlerin hemen hepsine gazlı söndürme yapmışlar ama hiçbirisinin çalışması mümkün değil. Asıl problem bu tarihi binaların bir kısmının Milli Saraylar'a, bir kısmının Kültür Bakanlığı'na, bir kısmının ise farklı bakanlıklara bağlı olması. Herkes en iyisini yaptığını zannediyor ta ki binalar kül oluncaya kadar...
"RESTORASYONA DİKKAT"
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Can: Milli Saraylar'a ait yapıların ziyareti, mekânın kapanmasından iki saat önce bitiriliyor. Görevliler mekânın her yerini kontrol ediyor. Sigortalar kapatılıyor. Dolmabahçe Sarayı, Şale Köşkü, Küçüksu Kasrı, Beylerbeyi Sarayı gibi yapılar çok iyi korunuyor. Bu binalardaki en riskli dönemler, yenileme çalışmalarının yapıldığı dönemlerdir. Sait Halim Paşa'da da benzer bir kaza oldu. Onarım sırasında yapıyı çok iyi tanımayan çalışanlar girer çıkar ve yeni teçhizatlar kullanılır. Bu nedenle güvenlik önlemlerinin çok daha sıkı olması lazım.
"SORUN TAŞERON FİRMALAR"
Topkapı Sarayı Müdürü Prof. Dr. İlber Ortaylı: Asıl sorun, restorasyon zamanında çıkıyor. Firmalar, işi daha ucuza mal etmek için taşeronla anlaşıyor. Taşeron firma da ucuz işgücü kullanır, pahalı emniyet tedbirleri almaz, personeli azdır. Haydarpaşa'da da olan şey bu. Emniyet tedbirlerinin alınmaması, kimyevi maddelerin açıkta durması ve sınırsız, korumasız hareket edilmesi... Çok önemli tarihi binalarda uzmanlaşmış firmalar çalıştırılmalı. Nükleer enerji santralini herkese verebiliyor musun? Bu iş de bu kadar kıymetli. O nedenle de uzmanına terk edilmeli. Topkapı Sarayı'ndaki yangın önlemleri için iyi diyebiliriz.
"AHŞAP KONAKLAR TEHLİKEDE"
Marmara Üniversitesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selçuk Mülayim: Önlemler, yapı tipine göre değişir. Tamamı taş olan camilerimiz, mesela Süleymaniye'nin yanması pek mümkün değil. Haydarpaşa Garı eskisinden de iyi yapılabilir ama içerideki arşivlere, 1900'lerden kalma ahşap mobilyalara, mektupluklara, koltuklara ne oldu? Onların geri dönmesi mümkün değil. Kamu binaları olarak kullanılan tarihi binalarda, yangın güvenliği konusunda eksiklikler var. Ahşap konaklar, tekkeler ve camiler için sorun var. Bu mekânlar yanınca ahşap rahleler, varsa kütüphane, kalem işleri, çiniler, el yazmaları da gidiyor.