Yargıtay, boşanmış bir çiftin mal paylaşımı davasında ilginç bir hesap yaptı. Buna göre, kadın gelirinin 10'da 2'sini şahsi harcamalarına, geri kalan 10'da 8'ini de tasarrufa ayırabilecek. Erkek ise gelirinin 10'da 2'sini kendisine, 10'da 4'ünü ev, çocuk ve eşine harcamak zorunda. Kalan 10'da 4'ünü de tasarruf edebilecek. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun da benimsediği bu hesabın ortaya çıkmasına neden olan süreç şöyle işledi:
EV ANLAŞMAZLIĞI ÇIKTI
Bir süre Almanya'da yaşayan çift Türkiye'ye döndükten sonra Ankara Yenimahalle'de bir ev aldı. Eşler arasında bir süre sonra uyuşmazlıklar başladı ve çift boşandı. İş, malların paylaşımına gelince de anlaşmazlık çıktı. Kadın P.U., kooperatifle edinilen evin peşinatının Almanya'daki işinden ayrılırken aldığı tazminatla, taksitlerinin de altınları ve maaşıyla ödendiğini ileri sürdü. Bu nedenle de evin tamamının kendisine verilmesi gerektiğini savundu. Koca C.U. da tam tersini, yani bütün kooperatif taksitlerinin kendisi tarafından ödendiğini iddia etti. Davaya bakan Ankara 10'uncu Aile Mahkemesi, önce bilirkişi raporu istedi. Raporda, çiftin harcama kalemleri tek tek belirlenememekle birlikte koca, karısından fazla maaş alsa da kadının sorumluluğu ile erkeğin sorumluluğunun farklı olduğunu savundu.
BİLİRKİŞİ HESABI
Bilirkişi bir hesap yaptı ve ortaya çıkan sonuca göre evin yüzde 61.8'inin kadına, yüzde 38.2'sinin de kocaya verilmesi gerektiğini savundu. Bilirkişi bu hesabı yaparken, Medeni Kanun hükümlerine dayanarak, ilginç bir hesap yöntemi kullandı. Buna göre, kadın gelirinin 10'da 2'sini şahsi harcamalarına, 10'da 8'ini de tasarrufa ayırma hakkı bulunuyordu. Bilirkişi kocanın sorumluluk oranlarını ise şöyle belirledi: Gelirinin 10'da 2'sini kendisine, 10'da 4'ünü eşi, çocukları ve evi için harcar. Kalan 10'da 4'ünü de tasarruf edebilir. Bu formüle göre, kocanın geliri kadından fazla olsa, kadının tasarruf etme hakkı 10'da 8 olduğu için edinilen evden alacağı pay 61.8'e çıktı. Bu hesap davaya bakan 10'uncu Aile Mahkemesi'ne uymadı. Mahkeme, kadın ve kocanın katkılarının oranı belli değilse malın yarı yarıya pay edilmesi gerektiğine karar verdi.
YARGITAY DA UYDU
Mahkeme gerekçe olarak da şöyle dedi: "Ailenin bir şirket olmadığı dikkate alındığında taraflardan bazen 10'larca yıl önce birbirlerinin harcamalarını veya tasarruflarını ispat etmeleri gerçekçi ve adil olmayacaktır. Aile içinde bu tür hesaplar yapılmadan taraflar kazançlarını aile için kullanırlar. Bunun tersini taraflardan beklemek aile ilişkisiyle bağdaşmayan hayatın olağan akışına aykırı, gerçeklikten uzak bir talep olur. Aile içinde hangi eş diğerinden yaptığı katkının ispatını ister?" Yargıtay 2'nci Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin bu kararını, bilirkişinin yaptığı hesaplama yöntemiyle elde edilen oranlara göre paylaşım yapılması gerektiği görüşüyle bozdu. Aile Mahkemesi ise ilk kararında direndi. Bunun üzerine dava Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na geldi. Genel Kurul, yeni üyelerinin de katılımıyla Yerel Mahkeme'nin kararını bozarak, 2'nci Hukuk Dairesi'nin yaptığı hesabın kabul edilerek evin yüzde 61.8'inin kadına, yüzde 38.2'sinin kocaya verilmesi gerektiğine hükmetti.
VE KESİN KARAR
Hukuk Genel Kurulu'nun, yerel mahkemelerin direnmeleri üzerine verdiği kararlar kesin nitelik taşıyor. Ankaralı çift evi yüzde 61.8 kadına, yüzde 38.2'si de kocaya verilecek şekilde paylaşacak.
Artı bir katkı sağlamıştır
Nazan Moroğlu (Avukat): 2002 öncesindeki Medeni Kanun'da , evin bakımının bütün yükü kocaya aitti. Kadının çalışması gerekmiyordu. Kadının çalışması artı bir gelir, katkı payı kabul edilir anlayışı var. Buna göre bilirkişi kadının bu ev alınırken, çalışırken bu kadarlık bir katkı verdiğine hükmetmiş. Bu bazen yüzde 30, bazen yüzde 40 veya yüzde 50'de olabilir. Buradaki anlayış, 'kadın çalıştıysa mutlaka artı bir katkı sağlamıştır' anlayışıdır. Yeni Medeni Kanun'da, kadın ister çalışsın, ister çalışmasın 2002'den sonra alınan tüm mallar, edinilmiş mal kabul ediliyor ve kişiler bunların üzerinde yarı yarıya hak sahibi.
Emsal gösterilemez
Ali Güvenç Kiraz (Avukat-Medeni Hukuk Uzmanı): Medeni Kanun'un 196'ncı maddesine göre hâkimin, eşlerin aile birliğine yapacağı katkıyı belirleme yetkisi var. Örneğin kadının, ev hanımı olarak eve verdiği katkının karşılığını görme hakkı var. Burada Yargıtay pozitif bir ayrımcılık da yaparak, erkek ve kadın eşit para dahi kazanıyor olsa bile erkeğin evine harcayacağı rakamın karısından fazla olması gerektiğine hükmediyor. Bu her olayda emsal gösterilecek bir karar değil.
2002 öncesine bakıldı
Aydeniz Tuskan (Avukat-İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Sorumlusu): 2002'den önce edinilmiş bir maldır. 2002'den önce edinilen mal ise kadın katkı payı davası açmıştır. Eve benim 'şu kadar katkım var' diye davayı açmıştır. Kadın payını ispat etmiştir. İspat ettiyse de hesaplama ona göre yapılmıştır. Evin değer artış payı hesaplanıyor. Bilirkişi de buna göre hesap yapmış. 2002'den sonraki bir mal edinme ise burada ortak paylaşım oluyor.