Bugün Başbağlar katliamının yıldönümünde hayatını kaybeden 33 vatandaşımızı rahmetle anıyorum.
Terör nedeniyle kaybedilen her bir canımız kendi canımızdan kopan parçadır.
Türkiye kadim devlet geleneği ile bu coğrafyadaki diğer ülkelerden farklı bir yerdedir.
Türkiye ile birlikte Mısır eski devlet tecrübesine ve geleneğine sahiptir.
Türkiye ile Mısır'ın ortak tarihleri çok eskiye dayanır.
İstanbul neyse Kahire odur, İskenderiye neyse İzmir odur.
Mısır, Türkiye'nin yakın tarihini mutlaka okumalıdır.
Her askeri darbe Türkiye ekonomisini felç etmiş ve Türkiye'nin kazanımlarını heba etmiştir.
Her askeri darbe ülkeye, millete, genç nesillere ağır bedeller ödetmiştir.
Darbelerin hedefi halktır, gelecektir, demokrasidir.
Batı hala bu olaya darbe diyememiştir. AfrikaBirliği de Mısır'ın üyeliğini askıya almıştır. Duruş budur.
Demokratik darbe olmaz. Yaşam ile ölüm birbirine ne kadar zıtsa "iyi darbe" "olumlu darbe" o kadar anlamsızdır.
Aması, lakini olmaz. Bütür darbeler kötüdür; Mursi'nin hataları varsa halk sandıkta cevabını verir.
Ordunun bu yaklaşımı asla demokrasiyle tanımlanamaz.
Demokrasi çifte standart kabul etmez. Sandık demokrasinin namusudur.
Avrupa Birliği darbeye darbe diyemeyerek değerlerine ayaklar altına almıştır.
Mısır'da olanlar azınlığın çoğunluğa olan zulmüdür.
Elindeki silaha güvenen demokrasi inşa edemez. Demokrasi sadece sandıkta inşa edilir.
Mursi'nin 1 yıllık görevinde dünya 1 kuruş destek vermemiştir. Mısır'a sadece Türkiye destek olmuştur.
Mursi'ye destek vermeyenler hem ipini çektiler hem de getirdikleri darbe yönetimiyle ülkeyi şekillendirdiler.
Sandıkta yenilen, kaybeden kendisini gözden geçirir. Sonraki seçimde milletin teveccühünü yeniden kazanmaya çalışır.
Mısır'daki darbeyi alkışlayanlar bugün Türkiye'de milleti aşağılayanlardır.
Çoğunluğun azınlığa zulmetmesine hayır ama azınlığın zulmetmesine daha da hayır.
Mısır halkının 25 Ocak devriminden geri gitmesini arzu etmeyiz. Mısır'ın daha yolun başında böyle bir ilkesizliği yaşamasını asla istemezdik.