Başbakan Tayyip Erdoğan, "Darbeler kötüdür, darbelerin hedefi halktır, gelecektir, demokrasidir" dedi. Erdoğan Yurtdışındaki Türk Bilim İnsanları 2. Kurultayı kapanışında şu mesajları verdi:
Mısır'ın siyasetçileri, askeri ve sivil bürokrasisi, Türkiye'nin yakın tarihindeki tecrübesini mutlaka dikkate almalıdır. İçinde bulunduğumuz zor coğrafyada, halkının çoğunluğu Müslüman olan, demokrasiyle idare edilen, demokrasisinin standartlarını her geçen gün yükselten bir ülke olarak Türkiye, hem Mısır için hem de diğer tüm bölge ülkeleri için çok önemli bir referanstır.
Türkiye'nin yaşadığı tecrübeler ortadayken, aynı yoldan başka ülkelerin tekrar tekrar geçmesini, aynı bedelleri ödemesini biz arzulamayız. Her askeri darbe Türkiye'ye onlarca yıl kaybettirmiş, ağır bedeller ödetmiştir. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat, bugün milletin hafızasında, Türkiye'nin en karanlık tarihleri olarak yer etmiştir.
2010'da yaptığımız anayasa değişikliği ile bu darbelerin sahipleri mahkemeye çıkmış, hesap vermişlerdir, hesap vermektedirler. Sadece darbe yapanlar, girişimde bulunanlar değil, darbelere alkış tutanlar, çanak tutanlar da milletin vicdanında mahkum edilmişlerdir. Mısır'da darbe yapanların darbeyi destekleyenlerin Türkiye'deki bu deneyimlerden ders almaları gerekir.
'DARBE DİYEMEDİLER'
Ben şu anda Batı'ya şaşıyorum. Batı hala bu olaya darbe diyememiştir. Ama bu arada Afrika Birliği'ni de tebrik ediyorum. Afrika Birliği de Mısır'ın üyeliğini askıya almıştır. Duruş budur.
Hani Batı demokrasiden yanaydı? Batı bu samimiyet testinde yine tekrar sınıfta kalmıştır. Demokratik darbe olmaz. Yaşam ile ölüm ne kadar birbirinin zıddıysa demokratik darbe, iyi darbe, olumlu darbe kavramı da o kadar saçmadır.
Efendim 'İşte Mursi'nin hataları var.' hatasız insan var mı dünyada? Bu hatanın bedelini ödettirecek olan Mısır halkıdır, sandıktır. Ama kalkıp da siz 30-40 yıl tek partili bir dönem yaşayacaksınız, ilk defa çok partili bir dönemle bir siyasetçi seçilecek, ona 1 yıl dahi tahammül edemeyeceksiniz. Böyle bir şey olabilir mi? Burada ordunun yaklaşımı asla demokrasi ile tanımlanamaz.
Darbelere kılıf üretmek için, meşru göstermek için çabalayanlar, hatta sessiz kalanlar da en az darbeciler kadar sorumludur, kötüdür. Darbe Cumhurbaşkanı Mursi'ye karşı değil de muhalefettekilere karşı yapılmış olsa, biz bunu yine de kötü görürüz. Özellikle batılı ülkelere sesleniyorum, darbeye meşruiyet kılıfı geçirmek isteyenler, bunlarla birlikte susanlar vicdanlarına da halklarına da tarihe de hesap veremezler.
Özellikle Avrupa Birliği Mısır'daki darbeye gereken tepkiyi göstermeyerek, Mısır'daki darbeye darbe bile diyemeyerek, kendi ilkelerini bir kez daha ayaklar altına almıştır. Avrupa Birliği Müktesebatı'nı tekrar açıp okumalarını kendilerinden istiyorum. Demokrasi, çifte standartı kabul etmez.
Sandık demokrasinin namusudur. Sandığa saygısı olmayanın, kendisine, halkına ve tarihine de saygısı olmaz. Demokrasiyi yok etmek için sadece darbe yapmak gerekmez. Çoğunluğun seçimini yok saymak da demokrasiyi yok etme girişimidir. Şu anda Mısır'da olan azınlığın çoğunluğa zulmüdür.
'Benim silahım var, medyam var, yargım var, bürokrasim var, arkamda uluslararası güçler var deyip milletin tercihini aşağılayanlar diktatörden farksızdır. Elindeki silah gücüne, medya gücüne güvenen demokrasi inşa edemez. Meydan görüntülerine bakıp sandık sonuçlarını görmezden gelenler ilkeli ve ahlaki duruş sergilemezler.
Demokrasi elbette azınlıkta olanın hak ve hukukunu garanti altına alan bir rejimdir. Ancak azınlığın yönetme hakkını ele geçirdiği bir düzenin adı demokrasi değildir.
Bir yıl Musri yönetimi vardı. Ve bir yıl içersinde dünya Mısır'a bir kuruş destek vermedi. Sadece Katar ve Türkiye destekte bulunmuştur. Yunanistan'a IMF, AB bankası vesaire 100 milyar avro gibi rakamı destek olarak göndermişlerdir. Ve orada da teknokratlar hükümeti kurmuşlardır. Daha seçilmiş yok. Hala ayakta duramıyor. Bu çifte standart değil de nedir?
Şu anda Mısır'da darbeyle iş başına gelenler, hemen sayın Mursi'yi içeri atmanın planlarını uygulamaya koyuyorlar. Bunu Mısır halkına izah edemeyeceklerdir, dünyaya da izah edemeyeceklerdir, bize de izah edemeyeceklerdir. Mısır'ın diktatörlükten kurtulmasına tüm Mısırlılar kadar sevindik ama Mısır'ın 25 Ocak devriminin gerisine gitmesini asla arzulamayız.
Mısır'da şiddet, çatışma ve kaos ortamından hassasiyetle uzak durulmasını beklemekteyiz. Türkiye'nin acı hatıralarına bakıp, Mısır'da seçimle gelmiş liderlerin bu darbeyle tutuklanmasının ileride ne büyük travmalara yol açacağı görülmelidir. Bir anda kalkıp da 300, 400, 500 tane siyasiyi tutuklayıp içeri atmanın, adeta Mısır'da sil baştan geri dönüş olduğunu hatırlatmak isterim.
Mısır'da demokratik kuralların derhal devreye girmesini, bütün çevrelerin seçime katılmasını, milli iradenin seçimle tecelli etmesini bekliyoruz. Mısır'da seçimle gelenin seçimle gideceği sağlıklı bir ortamın oluşmasını bekliyoruz.
Tüm dünyayı, darbelere karşı samimi, ilkeli, ahlaki bir duruşa özellikle davet ediyorum.