Dilekçede, soruşturma aşamasında kolluk personelinin kasıtlı olarak "gerçek dışı" tespit tutanakları düzenlediği öne sürülerek, cumhuriyet savcılarının da "kasıtlı" ve "sistematik" olarak hukuka aykırı işlemler gerçekleştirdiği iddia edildi. Cumhuriyet savcıları tarafından lehe olan yazışmaların adli emanete kaldırılarak delillerin karartıldığı ileri sürülen dilekçede, "Bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın gerçek dışı kolluk raporlarına dayanılarak 2. ve 3. iddianame yüzlerce kişi sanık yapılmış ve tutuklanmıştır" denildi. "Sanıkların yargılandığı dava örgütsel bir yapı tarafından kurgulanmıştır" ifadesine yer verilen dilekçede, Yargıtay'da yapılan temyiz incelemesinde hukuka aykırı karar ve uygulamaların kasten göz ardı edildiği iddia edildi. Dilekçede, adları 'Paralel Yapı'yla gündeme gelen dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün, dönemin emniyet müdürleri Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer'in yanı sıra gazeteci Mehmet Baransu'nin isimleri de yer aldı. Adı geçen kişilerin 'kasten öldürme', 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak', 'görevi kötüye kullanma', 'adli yargıyı etkilemeye teşebbüs' gibi suçlardan cezalandırılması istendi.
HSYK, avukatları dinlemeye başladı
Ergenekon davası avukatlarının, davaya bakan eski özel yetkili hâkimlerle ilgili HSKY'ya ayrı ayrı yaptıkları başvurular tek bir müfettiş incelemesi ile bir arada incelenmeye başlandı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın girişimiyle Silivri yargılamalarını soruşturmak için HSYK Başmüfettişi Yunus Nadi Kolukısa görevlendirildi. Soruşturma kapsamında Kolukısa'ya ifade veren İlker Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer, müvekkili hakkındaki kararın tanık ifadelerine başvurulmadan alındığını söyledi. Şikâyetçi avukat Hüseyin Ersöz ise duruşma salonunun tavanına asılan mikrofonlarla avukatların müvekkilleri ile yaptıkları her görüşmenin hukuksuz bir şekilde kayıt altına alındığını aktardı.