Doç. Dr. İsmail Özdemir paralel yapının Düzce Üniversitesi'ndeki kadrolaşmasına karşı çıkınca hayatının karardığını adete canlı cenazeye dönüştürüldüğünü anlattı. Özdemir, 2009'da Dicle Üniversitesi'nden gelen bir gurup öğretim üyesinin Düzce Üniversitesi'nde kadrolaşmaya başladığını, Tıp Fakültesi'nde başkanı olduğu anabilim dalına da ehil olmayan mensuplarını yerleştirmeye çalışınca karşı çıktığını, bu nedenle kara listeye alındığını kaydetti. Paralel örgüte karşı çıktıktan sonra başına gelmedik kalmadığını kaydeden Özdemir, 20 yıllık tertemiz ve başarılarla dolu bir kariyere sahipken birden soruşturma ve iftira yağmuruna tutulduğunu belirtti. Özdemir, çeşitli bahanelerle hakkında 100'e yakın soruşturma açıldığını kaydetti. İşte Özdemir'in yaşadıklarıyla ilgili SABAH'a anlatıkları: Benim üzerimden diğer tüm öğretim üyelerine gözdağı verilmiş, sindirilmiş ve müthiş bir korku imparatorluğu yaratılmıştır. Paralel yapının iftira, tehdit, asılsız savcılık şikayetleri gibi entrikalar ile Başhekim Doç. Dr. Talat Bahçebaşı, 23 Ağustos 2013'te kalp krizi geçirerek öldü. Sıkıntılar yaşattıkları son kurban işletme müdürü Ertuğrul Eravcı ise geçtiğimiz aylarda kalp krizi geçirerek hakkın rahmetine kavuştu.
AVUKAT BULAMADIM: "Beni bir yıl ameliyata sokmadı, beni süt iznine göndermedi" diye iddiada bulunan bir asistana Haziran 2011'de dilekçe verdirdiler ve tüm cezalar bu dilekçeden sonra verildi. Gebeliğini takip ettiğim ve doğumunu da yaptırdığım bu asistanın 8 ay ameliyata girdiğini, kalan 4 ay ise doğum izninde olduğunu belgeledim ayrıca süt iznine gittiğini de kanıtladım. Tüm sicil notlarım olumlu olmasına rağmen ve iftiraları tek tek çürüttüğüm 52 adet belgeyi kanıt olarak sundum, oysa paralel kumpasçılar aleyhimde tek bir belge dahi gösteremediler. Yine de YÖK'ten "istifa etmiş sayılma cezası" aldım. Hiç unutmam, YÖK'e savunma yapmaya giderken beni savunacak avukatlık bürosu baskılar nedeniyle görevinden çekildiğini söyledi ve avukatsız savunma yapmak zorunda kaldım.
ÖLMÜŞ HEMŞİREDEN TANIK: Ölmüş hemşireyi aleyhime tanık göstererek ölülerden bile medet umdular, öğrencilere doğumhanenin kapısını kapattırıyorsun böylece onları eğitim dışı kullanıyorsun gibi ipe sapa gelmez nedenlerle soruşturmalar açtılar. Sezaryen ameliyatında üstü örtülmeden çıplak yatan gebe kadının utandığını gördüğünde dayanamadım. Ertesi gün gazetelerde taciz manşetleri atıldı. Örgütün çalıştığım kurumu ele geçirme girişimlerine karşı durdum. Bu yüzden bana uydurma ihtamlarla saldırıldı. Adeta canlı cenazeye döndüm. Yoğun bakımda rahmetli olmuş bir hastayı benim öldürdüğüm iftirasıyla haber yaptılar, merhumenin kocası gazetelere noter kanalıyla ihtarname çekerek "İsmail Hocanın suçu yok" demesine rağmen dikkate alınmadı. Filmlerdeki zombiler gibi saldırıyorlardı,
MAHKEME HAKLI BULDU: Allaha şükürler olsun ki paralel yapının ulaşamadığı bir mahkeme beni haklı buldu. Danıştay da haklılığımı tescilledi. Nisan 2011'de üniversitede rektörlük seçimi yapıldı. Paralel yapının adayı Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül tarafından atanmayınca mevcut Düzce Üniversitesi rektörüne benim gibi linç kampanyası başlattılar. Çare sayın Başbakanımıı Tayyip Erdoğan ve onun Cumhurbaşkanı olmasıdır.