Murat Çiçek: Dünkü programda eskiden olan, gazetelerin ana sayfalarından Başbakanlara mektup yazma dönemlerinin geçtiğini 'yazılsa bile bir sonuç alınamayacağını' söylemiştim ki bugün Hürriyet Gazetesi bir mektupla çıktı ama ben sözümün arkasındayım. Sizin mektuplarınız o dönem Turgut Özal'ı yanınızdaki vesayet kurumlarıyla kıskaca almaya yeterdi belki ama bugün yazmış olduğunuz bu mektup suya yazılmış bir yazı gibi.
ACABA KİM YAZDI? SEDAT ERGİN Mİ, ÖZKÖK MÜ?
Ersoy Dede: Bir de bu mektubu acaba kim yazdı? Sedat Ergin mi, Ertuğrul Özkök mü yazdı? Şunun için soruyorum, Hürriyet Gazetesi (ki sorsanız devlet gazetesi olduğunu söyleyecektir) ilk gün kendi içerisindeki anarşist ruhu çıkarmaya çalışırken içeriden bir güç 'Hayır biz devlet gazetesiyiz. Ne olur bunu unutmayın' diye yalvarıyordu mesela. Orada ciddi bir kavga vardı. Deniz Zeyrek savunmadı mesela. Ertuğrul Özkök içeriden karşı manifesto yazdı. 'İhale Sedat Ergin'e kaldı herhalde' demiştik. Şimdi de çok merak ediyorum mesela. "Hürriyete Yasak Getirmek" mektubunun birinci sahibi kim? Aydın Doğan oturup kendisi yazmadı herhalde...
HÜRRİYET'İN SAHİBİ KİMSE(!) O YAZDIRDI HERHALDE..
Murat Çiçek: Belli mi olur? 'Hürriyet devlet gazetesi deniliyor ama tabi soru şu 'Hangi devletin gazetesi?' Sahibi kimse o yazdı herhalde ya da yazdırdı.. Bilemiyorum.. Aydın Doğan görünen sahibi.
'HÜRRİYETE YASAK GETİRMEK'
Murat Çiçek: "Hürriyete Yasak Getirmek" başlığıyla çıkan mektupta, 'Basın özgürlüğünün gerçek anlamda işlediği bir demokraside bunun yeri olduğuna inanmıyoruz. Bu daha çok 3. dünya rejimlere özgü bir uygulamayı çağrıştırıyor' denilmiş.
MAĞDUR EDEBİYATINI KENDİLERİ YAPIYORLAR
Murat Çiçek: Kendileri diyorlardı ya 'Yeter bu mağdur edebiyatı' falan diye... Ertuğrul Özkök'ün o meşhur yazılarını da hatırlıyoruz. 28 Şubat ve daha sonrasında muhafazakarlara çektirilen ve Doğan Grubunun alkış tuttuğu o dönemleri de.. Şimdi kendileri '12 Eylül'de biz neler neler çektik siz bilmiyor musunuz?' diyerek bir mağdur edebiyatı yapıyorlar ama "3. dünya rejimlerine özgü uygulama" deyince benim aklıma hemen 28 Şubat geliyor. Akreditasyon uygulamaları, insanların Genelkurmay'a ve diğer devlet kurumlarına sokulmadığı dönemleri..
BİZ 28 ŞUBAT'TA DEVLET KURUMLARINA GİREMİYORDUK
Ersoy Dede: Gazeteci olarak biz devlet kurumlarına giremiyorduk. Niye? Çalıştığımız kurumlar nedeniyle. Türkiye ve Akit Gazetesi, Kanal 7 Grubu, TGRT giremiyordu.
'AKREDİTASYON SİSTEMİ' 3. DÜNYA ÜLKELERİNİ ÇAĞRIŞTIRIYOR DEDİKLERİNİ HATIRLAMIYORUM
Murat Çiçek: Ben hatırlamıyorum Ertuğrul Özkök'ün, Aydın Doğan'ın ya da Hürriyet Gazetesi'nin "Bu akreditasyon sistemi 3. dünya ülkelerini çağrıştırıyor. Yapmayın böyle" dediklerini.
HÜRRİYET OKUYUCUSUNA AÇIK AÇIK YALAN SÖYLEDİ
Murat Çiçek: Mektubun devamında, "Hürriyet bu menfur eylemi birinci sayfasında 'Teröre Lanet' manşetiyle duyurmuştur.." diyor. Bir bakalım şu 'Teröre Lanet' manşetine..
'TERÖRE İHANET' YAZMASI GEREKMİYOR MUYDU?
Ersoy Dede: Aaa! Yanlış girdiler herhalde! Teröre ihanet yazması gerekiyordu burada... Öyle dememişler miydi?
Murat Çiçek: Biz photoshop mu yaptık acaba?
HÜRRİYET BİRİNCİ SAYFADAN AÇIK AÇIK YALAN SÖYLÜYOR
Ersoy Dede: Şimdi burada 'Teröre lanet başlığıyla çıktık' türü bir savunma mekanizmasını bugün Hürriyet Gazetesi birinci sayfadan açık açık yalan söyleyerek yapıyor. Anadolu'da yaklaşık 40-45 milyon kişiye giden Hürriyet Gazetesi bu (yukarıdaki) Tam sayfa 'Berkin'e ihanet' başlığı ve merhum savcımızın o en kötü anına ait terör örgütünün propaganda fotoğrafı. Yanında da bir anaokulu çocuğu masumiyeti ile verilen Berkin Elvan'ın fotoğrafı. Haberin başlangıç cümlesi de şöyle, 'Ekmek almaya giderken vurularak öldürülen Berkin Elvan'ı...' Yani algı tam.
