Şöyle diyebilir miyiz? Cemaat dinde mafyalaşmaya mı dönüşür?
Aynısı tarikatlar içinde geçerli sadece cemaatler değil. Hatta tarikatlar için daha çok geçerli. Bu yapılanmaların aslında genel zaafı şu; şeyh, lider, hoca, abi kutsamasına dayanıyor. Bir şeyh ve lider kutsaması olduğu zaman artık insanlar zombileşiyorlar. Ve nereye gittikleri önemli değil. Bulundukları yerin sırat-ı müstakimde olup olmadığı da önemli değil. Mensuplarına kendini sorgulatmayan, "Biz bir yanlış yapıyor olabilir miyiz acaba?" dedirtmeyen her yapı, cemaat değil cemadattır, tarikat değil dinin önündeki barikattır.
Geleneksel dinle savaşıyorsunuz peki neden geleneksel cemaatle devlet hareket etmeden önce mücadeleye başlamadınız?
Hayır, hiç de öyle değil. Bizzat cemaatin başındaki şahsın yüzüne karşı eleştirilerimi üslubu dairesinde sıraladım.
Ne dediniz?
Dört madde saydım. Bir; bu güne kadar ümmetin çıkarlarıyla cemaatin çıkarları çakıştığı zaman benim gördüğüm cemaatin çıkarlarını ümmetin çıkarlarına öncelendi. İkincisi cemaat obez bir abiye döndü. Bu cemaate Allah ağabeylik bahşetti hayli geniş imkanları var. Büyüdükçe büyüdü. Türkiye'de insanlar yetime öksüze benziyorlar. Fakat küçük kardeşlerinin önündeki küçük lokmalarda bile gözü var. Yüzde 99 kendisinin iken, diğer kardeşlerinin yüzde 1'ine göz dikiyor.. Buradan mütevellit doğan husumeti yönetemeyeceksiniz dedim. Üçüncüsü cemaat dışarıdan bir menfaat birlikteliği görüntüsü veriyor. Dördüncüsü ise zengini seviyor bu yapı. Fakiri hiç sevmiyor. Dolayısıyla zekatı, himmeti şunu bunu topluyor ama buradan fakirin payını vermiyor. Ben bizzat yüzüne söyledim dolayısıyla bu eleştiriyi benden başka kaç kişi yaptı başka yapan var mı hiç duymadım?
Şii misiniz? Takiyye mi yapıyorsunuz.?
Siz hiç oğlunun adı Ömer olan bir şii duydunuz mu? Siz hiç Hz. Aişe'nin uğradığı iftiraya uzun bir gazel yazmış bir Şii duydunuz mu? İfk gazeli diye bir şiir yazmış Şii duydunuz mu? Siz hiç şianın imamet mitolojisini kökten eleştiren, masumiyeti kökten eleştiren, mehdiliği, masum imam teorisini kökten eleştiren bir Şii duydunuz mu? Ben Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şu sözünü tam 30 yıldan beri her zeminde haykıran bir insanım: Bizim Şii diye bir dinimiz yoktur. Bizim Sünni diye de bir dinimiz yoktur. Bizim dinimiz İslam'dır. Kur'an bizi "müslüman" diye isimlendirdi. Biz bundan razıyız. Şii ve Sünni ilave etmeyiz.
Fetullah gülen'in yüzüne karşı konuştum dediniz bu ne zaman oldu ?
2009'da. Olayların hiçbirisi yokken.
Peki olaylar olduktan sonra görüştünüz mü?
Hayır nasıl görüşeceğiz? Bunları söyledikten sonra pişmiş tavuğun başına gelmeyen benim başıma geldi. Bunları söylediğime pişman edildim. 2011'de terör örgütü kurucusu olarak hakkımda takip yapıldı, dosya açıldı. Paralel mensubu emniyetçiler, savcılar ve hakimler marifetiyle mahkeme kararı çıkartılmış, 2012-13 de ortaya çıktı bu iş. Takip altına alınmışım. Kızım takip edilmiş. Oğlum takip edilmiş. Çaycısından temizlikçisine Akabe'den altmış kişi takip edilmiş. Beni dört tür dinlemeye tabi tutmuşlar. Cep telefonu dinlemesi, yasak olduğu halde ev telefonu dinlemesi, ortam dinlemesi ve sıcak takip.
Paralel yapı ve din köstebekliği biter mi? Bitti mi? Bitecek mi?
Hayır. Ben inanmıyorum bittiğine inanmıyorum. bitmediğinin işaretlerini görüyorum. Zira ben bana iftira eden cübbesiyle maruf olan malum şahsın hakaretlerinden dolayı, iftiralarından dolayı beni takip edenleri fişleyin diye televizyondan yaptığı suç unsuru olan o çağrıdan dolayı ve nefret söyleminden dolayı savcılığa suç duyurusunda bulundum. Prosedürlerden sonra dava açıldı. Fakat o da nesi! İşin arka yüzünü araştırdık ki hala bu cübbeli denen adamla paralelci hakim ve savcılar beraber çalışıyorlar. Bunu gördüm. Üç tane açık suç unsuru var ortada: Televizyondan müritlerine yaptığı fişleme talimatı; açıkça bunları fişleyin diyor. İkincisi nefret söylemi. Üçüncüsü iftira ve hakaret. Biz üç suçtan dava açmak için müracaat ediyoruz fakat bakıyoruz ki daha ağır cezaları gerektiren fişleme talimatı ve nefret söylemi sümen altı edilmiş. Geriye hakaret ve iftira davası kaldı. Meselenin altını biraz karıştırınca, kötü kokular geldiğini gördük. Paralelin görünmez ve usta parmaklarını gördük bu işin içinde.. Şimdi ben nasıl bitti deyim. "Peygambere kibirli adam dedi" iftirasında Cübbeli Ahmet ve Samanyolu Tv işbirliği yapmıştı. Cübbeli ile Paralel çete işbirliği hala sürüyor. Hem de her alanda. Utanmadan beni bebek yüzlü katil Esedci gibi propaganda yapan bu Cübbeli tayfa, Esed'in bir numaralı hamisi Putin'in Çeçenistan'ın başına musallat ettiği buldogu Kadirov ile can ciğer kuzu sarması. Kadirov babası gibi şeyh. Bu öyle bir şeyh ki, "Putin için ölürüm", "Suriye'de Putin'in askeri olmaya hazırız" diye demezler veren bir şeyh. Dinime dahleden bari müselman olsa.
Diyanete neden saldırılıyor? Alçakça saldıranlara adam olma fetvası da verilmesi gerekmiyor mu?
Bir tanesi soru sormuş alo fetva hattına, sorulan soru getirilmiş din işleri yüksek kuruluna sorulmuş, din işleri yüksek kurulunda bir görüş söylenmiş. Söylenen görüş bana göre külliyen yanlış. Ama söylenen görüş aslında eleştirdiğim geleneksel fıkhın görüşü. Asıl eleştirecekseniz diyaneti değil, geleneksel fıkhın yanlışlarını eleştirin. Dürüst olun benim gibi uydurulmuş dini eleştirin indirilmiş dini koyun yerine, anlatabiliyor muyum? Buna cesaretiniz de niyetiniz de yok. Dürüstseniz geleneksel fıkhı masaya yatıralım. Soralım mesela: mürtet öldürülür mü? Geleneksel fıkhın ortak tavrıdır bu Şiisi de Sünnisi de mürtet öldürülür der, zira hadis öyle söylüyor. Ama bu Peygamberimize iftira. Zira Peygamberimiz Kur'an'a aykırı söz söylemez. İŞID aldı kılıcı bismillahirramanirrahim diyor kesiyor kelleyi. IŞİD sizin o inandığınız fıkıhla kesiyor o kelleyi. Yani siz kelle kesmiyorsunuz diye yummuş yıkanmış mi zannediyorsunuz kendinizi? Ama Kur'an öyle söylemiyor. Kur'an'a göre mürtedin dünyada bir cezası yoktur. Mürtedin cezası ahirettedir. Cariye meselesini ele alalım. IŞİD'in kızları alıp satma meselesini ele alalım. IŞİD'e niye kızıyorsunuz ki? İŞID sizin inandığınız fıkıhla amel ediyor. IŞİD'in yerinde olsanız siz de aynısın yaparsınız. İŞID'in o dayandığı geleneksel fıkhı eleştirin hadi. Yok. Oraya gelince bizi, yani Allah'ın kitabına aykırı olan rivayetleri, içtihatları eleştiren ve ayıklamaya davet eden bizleri tekfir ediyorlar, iftira kampanyaları açıyorlar, ötekileştiriyorlar ve giderek şeytanlaştırıyorlar. Hatta Cübbel Ahmet, önce "Peygamberimize kibirli adam dedi" iftirasını atıyor, sonra da çetelerine kendi kanalından "Peygambere iftira edene ne yapılacağını siz bilirsiniz" diye beni öldürmeleri imasında bulunuyor. Bunlar bu. Özetle samimi değiller. O zaman diyanete yönelik bu saldırı nereden çıkıyor. Doğrusunu söyleyelim: Hedef Mehmet Görmez'dir. Mehmet Görmez'e niye saldırılıyor? Mehmet Görmez'e paralel yapının peçesini indirdiği için saldırılıyor. Aslında hedef Mehmet Görmez, Diyanet de değil. Mehmet Görmez'in suçu paralel yapıyla uzlaşmamak.
Barış çağrısı altında akademisyenlerin bildirisi bize neyi bildiriyor sizce. ? Yoklukları ancak jenaröterle doldurulacak olanlar bize neden aydın diye yutturuluyor ?
Bildirinin içeriği yanlış, yanlı hatta. Bildiri örgütün zehirli diliyle yazılmış. Belli ki bu bildiri üzerinden de birileri vurulmaya çalışılıyor. Siyasi iktidar vurulmaya çalışılıyor. Bildiri zaten siyasi. Mesela böyle bildiriyi HDP yazabilirdi. Fakat Akademisyenler bu bildiriyi yazıyorsa akademik seviyeye uygun, Türkiyedeki sosyolojik gelişmeleri adil ve mutedil tarafsız bir gözle gözlemlerler hükümet eleştirisi yaparlar adil ve mutedil bir biçimde. Ne yaparlar? Doğu ve Güneydpğudaki halkın çektiği ızdırabı da görürler. Hendekleri de görürler. Camilere sıkılan kurşunu da görürler. Terör örgütünün bu milletin çimentosuna verdiği zararı da görürler. Ve kimler adına kimler hesabına çalıştığını da görürler. Beri yandan, ben bu akademisyenleri kahramanlaştıracak tavırları da doğru bulmuyorum. Onların yargısız infaza tabi tutulmalarını hikmete uygun da bulmuyorum. Onları kahramanlaştıracak her tavrın onların emellerine hizmet ettiğini düşünüyorum .
Tayyip Erdoğan'a çok dua ettiğinizi duydum doğru mudur?
Hem de nasıl: Kendimden çok ona ediyorum. Zira o ben de dahil hepimizin yükünü çekiyor. Şunu söyleyeyim: Tayyip Erdoğan ismi bir şahıs ismi olmaktan çıktı, bir sembole dönüştü. Hatta kendisini görürsem söyleyeceğim: Siz size bırakılmayacak kadar önemlisiniz diye. Bu ülke, tarihinin en zor dönemeçlerinden birini geçiyor. Küresel güçler, yanımızda yöremizde bilek güreşi yapıyorlar. Sınırlarımız ateş çemberi. Fitnenin biri bitmeden diğeri başlıyor. Kartlar yeniden karılıyor. Yedek kartlar da masaya sürülüyor. Herkes tüm gücüyle abanıyor. Mahşerin dört atlısı dört bir yandan çekiştiriyor. Belki 100 yıl sonra sınırlar yeniden çizilmeye hazırlanıyor. Bu arada içeride her kafadan bir ses çıkıyor. Çimentosu çürümüş bir topluluğa dönüştük. Bu ülke bir de başsız kalırsa sirtlanlar her bir yandan saldırmaz mı? Ee!.. Böyle bir durumda, bu ülkenin hangi evladı başta olsa, ona aynen Tayyip Bey'e ettiğim gibi dua ederdim. Ben bu zor ve kor ortamda ülke yönetmeyi, kendini kurban etmekle eşit görüyorum. Reisin makamı iğneli fıçı. Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Biz şu kadarcık bildiğimiz halde uykularımızı yitiriyoruz, ya o bizden kat kat fazla bilgiyle nasıl uyuyor diye de merak ediyorum.
Yeni Yüzyıl / Esra Elönü