İşte Latif Erdoğan'ın Yeniakit'teki o konuşması;
Hani anlatılır ya: Avrupa ülkelerinden birinde, dünyaca ünlü bilim adamı ve akademisyenlerin katıldığı kongrede, öğle yemeğini takiben kalabalık bir grup biraz dolaşmak için yakındaki parka giderler. Parkta dolaşırken büyükçe bir cam küre dikkatlerini çeker. Cam küreyi seyrederlerken içlerinden birisi cam küreye dokunur. Hayret içinde kalır. Çünkü cam kürenin o esnada güneşe bakan tarafı oldukça soğuktur. Hemen kürenin arkasına el atar. Hayreti daha da artar. Çünkü güneşe bakmayan bu arka kısım el yakacak kadar sıcaktır. Bu bilim adamı hemen arkadaşlarını durumdan haberdar eder. Onlar da önce hayret içinde kalırlar; fakat hemen arkasından bu olayı ultra ışınların yansıma kanunuyla ve bir kısım fizik formülleriyle açıklama yarışına girerler. Biraz ötede parkın bekçisi konuşulanları hayret ve dehşet içinde dinlemektedir. Sonunda dayanamaz, beyler, der, kendinizi yormayın. Biraz evvel onu ben değiştirdim.
"Bir işin mutfağında çalışmışların doğrudan yaptıkları analizlerle işin sadece vitrinini görmüşlerin yaptıkları dolaylı analizler bazen birbirine taban tabana zıt yorumları beraberinde getirebilir. Böylesi durumlarda işin mutfağında çalışmışların doğrudan yaptıkları analiz ve yorumların kabul edilmede bir öncelik ve üstünlük hakları olacağı kuşkusuzdur.
"AK PARTİ'NİN MUTFAĞINDA ÇALIŞTIĞI HALDE"
İlke gerekçeli muhalefet edenlerle kelepir gerekçeli muhalefet edenler arasındaki en önemli fark, birincilerin ne zaman, nerede ve kimde görürlerse görsünler yanlışa karşı bir makas gibi kollarını gererek hayır diyebilmiş olmaları; diğerlerinin ise nemalandıkları sürece her türlü yanlışa yatay dururken nemalarının azalması veya kesilmesiyle ani bir feveran ile dikeyleşmeleri ya da güçleri ölçüsünde diklenmeleridir.
"VAKTİ GELDİĞİNDE HAKİKAT ZUHUR EDER..."
Konuyu somutlaştırarak gönül kırmak istemem. Fakat bu milletin keskin feraseti, aklının yetmediği noktalarda bile bu iki zümreyi birbirinden hep ayırt etmiştir bundan sonra da aynı tefrik ve temyizi yapacağında kuşku yoktur. Birinciler ilk sadmede ırgalansalar, eleştirilseler de vakti geldiğinde kendiliğinden doğan güneş misali hakikat zuhur ettiğinde onlar kalplerdeki eski muhabbet bahrine tekrar rücu edecekler; ikinciler ise kahir çoğunluk tarafından işin başında da sonunda da hep nefretle mukabele göreceklerdir.
"SUSMAYI KONUŞMAYA YEĞLEMEK İCAP EDER"
Kendimden örnek vererek söyleyeyim: Benim Gülen'e olan ilke merkezli muhalefetim 1999 yılına dayanır. Amerika'ya gitmeden önceki günlerde bazı eleştirilerimi gün aşırı yaptığımız olağanüstü toplantılarda en sert dille ve doğrudan kendisine dillendirdim. Özellikle Gülen, Amerika'ya gittikten sonra benim bu muhalefetimi kullanmak isteyen karşı görüşlü pek çok gazete ve televizyon kanalı oldu. Bunlardan bazısı kendi karakterlerini yansıtır biçimde benim için oldukça astronomik sayılacak miktarda para tekliflerinde de bulundu. Fakat ben bütün bu tekliflerin hepsini iğrenti ve tiksinti duygularımı da ilave ederek reddettim. Bir an bile olsa onlarla aynı safı paylaşmayı aklımdan, hayalimden bile geçirmedim.
"EZAN DA BİR DAVETTİR..."
Biraz sabırlı olun. Nereye koştuğunuz kadar nereden koştuğunuz da önemli. Aksiyon çok hareket değil, isabetli harekettir. Bataklıkta gül bitmez, kanalizasyondan güzel koku gelmez..
Latif Erdoğan / Yeniakit