Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, 100 yıl önce kurduğu Cumhuriyet, Türk milletinin hiçbir şart altında ezilemeyeceğini ve bağımsızlığının ihlal edilemeyeceğinin en önemli göstergesi olarak yaşıyor. Türk milleti tarih sahnesine çıktığı ilk günden itibaren hiçbir zaman devletsiz kalmadı. Bütün imkansızlıklara rağmen ve tüm umutların yok olduğu bir anda küllerinden doğan milletimiz tarihe yön vermek için devletini kurmasını bildi.
BİN YILLIK MAZİ
Türk tarihinde devletlerin devamlılığını ve milletimizin son kalesi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin önemini Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Alkan ile konuştuk. Osmanlı Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki bağlara dikkat çeken Prof. Alkan, "Bin yıllık Anadolu tarihinde, kesintisiz olarak devam eden bir Türk devlet geleneğinin ve tecrübesinin varlığından da söz edilebilir. 'Selçuklu Türkiyesi', 'Osmanlı Türkiyesi' ve 'Cumhuriyet Türkiyesi'; bu uzun tarihî süreçte farklı dönemlerde ortaya çıkan belli siyasî ve kültürel özelliklere sahip olsalar da bir başka ifadeyle de, zamanın ruhuna bağlı olarak değişen ve dönüşen toplumsal ve kurumsal yapılara sahip olsalar da bu üçü birbirlerinin devamı şeklinde tarih sahnesinde boy göstermişlerdir. Bundan dolayı Anadolu'daki son 100 yıllık modern devlet tecrübesinin tarihsel zeminini 620 değil, bin yıl daha geriye götürerek böylesine tarihsel bir bütünsellikle ve devamlılıkla bakmak, doğru bir yaklaşım olacaktır." dedi.
SÜREKLİLİK VURGUSU
Türk tarihinin süreklilik arz ettiğini kaydeden Alkan, "Bir devletin varlığının alamet-i farikalarından olan 'millet', 'toprak", 'kurumlar' ve 'bayrak' gibi unsurlar dikkate alındığında; 620 yıllık Osmanlı Devleti ile devamı olarak tam 100 sene önce kurulan Türkiye Cumhuriyeti arasındaki tarihsel bağ ve süreklilik bariz bir şekilde görülecektir. Burada bir örnek vererek bu tespiti daha da somutlaştırmaya çalışalım. Cumhuriyet Türkiyesi'ni resmî olarak teşkil eden 'millet', 'toprak', 'bayrak', 'siyasî ve askerî kurumlar' ile daha önemlisi genç cumhuriyeti kuran 'kadrolar' ve ilk yöneticileri Osmanlı'dan miras kalmıştır. Bir başka ifadeyle de bunlar, genç Türkiye için bir zemin teşkil etmişlerdir." ifadelerini kullandı.
SONSUZA KADAR TÜRKİYE CUMHURİYETİ
Türk tarihinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden Alkan, "Bugün modern Türkiye'nin yapısını veya özelliğini teşkil eden 'anayasa', 'meclis', 'hükümet', ,'modern siyasî hareketler' ile 'düşünceler' ve nihayetinde yönetimde 'halk iradesi'nin belli ölçüde hâkim olması gibi unsurların ilk uygulamaları Osmanlı Devleti'nin son dönemlerine kadar gitmektedir. Bugün modern Türk toplumunun günlük hayatında yürütülen ve yapıla gelen 'eğitim', 'basın-yayın', 'kültür', 'sanat', 'edebiyat' ve 'spor' gibi alanların yine ilk pratikleri Osmanlı Türkiyesi'ne kadar geri gitmektedir. 18. yüzyılın sonlarında Sultan III. Selim'le başlayan, Sultan II. Mahmud'la dönüşen ve Sultan II. Abdülhamid'in hükümdarlığı yıllarında toplum ve devlet hayatını kuşatan modernleşme faaliyetleri ilk örnekleridir. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, bu şekilde ortaya çıkan ve belli bir seviyede gelişen tarihsel, toplumsal ve kurumsal miras üzerinde 29 Ekim 1923 tarihinde bugünkü Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuşlardır." şeklinde konuştu.