Nezaket parayla, pulla alınmaz; makamla, mevkiiyle hatta mahkeme kararıyla bile kazanılmaz amma nezaketin kendisi çok şeyi kazandırır.
Fransız filozof Voltaire;
"Nezaket; fikir ve ahlak kültürünün bir simgesidir" derken, şair Cenap Şahabettin,
"Ölçü her şeyde gereklidir, ama nezakette ise kaçınılmaz" demiş.
Bir insan ne kadar bilgili veya makam mevki sahibi hatta tarifsiz zengin olursa olsun, nezaket ve zarafetten yoksun ise bu üstünlükleri gölgede kalır. Toplumda sevgi ve saygı kazanamaz.
Nezaket kuralı öğretmek zordur ama sanırım, imkânsız da değildir.
Hz. Ali,
"Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayınız. O hatayı işleyene hatasını, başka birini misal göstererek anlatınız" demiş ama bende örnek olmadığı için direk muhatabından başlayayım.
90'lı yıllardan sonra terörledevlet arasında sıkışmış insanların bir koloni halinde Avrupa ülkelerine göç ettiği Kahramanmaraş'ın en verimli arazilerinin sahip olduğu ovamız Pazarcık ilçemizde, ilçe halkımızın bugün geldiği konumla ilgili haber çalışması yapmak için
İlçe Kaymakamı Mustafa Sarıkaya'dan Özel Kalem Müdürü Abdurrahman Akbaba aracılığıyla randevu istedim. İlk randevumuza 30 dakika kala arayan müdür bey özür dileyerek kaymakam beyin bel rahatsızlığından hastaneye gittiğini söyleyince tam 9 gün sonrasına ikinci randevuyu geçtiğimiz çarşamba günü aldım.
Sağ olsun eski meslektaşımız olan özel kalem müdürümüz beni kaymakamlık girişinde karşılayıp odasına aldı.
İkram ettiği güzel sabah çayını içip,
"Kaymakam beyin yanına geçelim" dediğim an şok oldum. Pazarcık Kaymakamı Mustafa Sarıkaya makamında yoktu. Bir süre önce kararname ile çıka tayinini
"Daha benim doğu görevim dolmadı" diyerek mahkeme kararıyla durduran bir kamu görevlisi, hem de ikinci defa verilen randevusu olmasına rağmen makamına gelmediği gibi ne özel kaleme ne de müdür beyin ulaştığı sekreteryasına bir mazeret belirtmişti.
1 saat boyunca ne benim ne de özel kalemin telefonlarına kaymakam beyden cevap alabildik.
Özel kalemin koruması diye ulaştığı kişiye verilen bilgi de işe yaramayınca geldiğimiz gibi geri yola koyulduk.
Yol boyunca düşündüm.
Ortada özür dilemesi gereken biri vardı o da bendim. Çünkü objektif gazetecilik ilkelerine sadık kalalım, Kaymakamlık makamını görmezden gelmeyelim diye boşu boşuna 1 saat bekledim. Bu satırları yazdığım ana kadar da kaymakam beyden ses çıkmadı Mevlana
"Mümin kardeşinizde bir hata görür de söylemezseniz, sizde hayır yoktur, söylersiniz dinlemezse de ondan hayır yoktur" demiş. Ben de Mustafa Sarıkaya'ya
"Bu yaptığınız şık olmadı, devlet adabına uyan bir tutum değil" deyip hepinize iyi haftalar diliyorum.