Hepimizin çok iyi bildiği bir gerçek var ki Ramazan sessiz sedasız girer hayatımıza. Ben mesela, ilk günün iftarında o suyu içerken anlarım Ramazan'ın geldiğini. Ama gelin görün ki bu mübarek aya veda etmek, karşılamak kadar kolay olmaz. Hayatımızda derin ve güzel izler bırakır. Ramazan ayının maneviyatının yanı sıra şehrimizde yaşanan Ramazan ritüelleri de bu vedayı zorlaştırır tabi. Gaziantep'in
Ramazan Bayramı ritüelli mesela… Bir kaşığa 40 adet sığanı makbul olan yuvarlamalar mideye yuvarlanır, 40 kat açılmış baklavalarla ağızlar tatlanır, fıstığın yeşil rengine bürünmüş kurabiyeler çaylara eşlik eder. Veda etmesi pek kolay olan bir tablo değil. Tabii bir de
"Ramazan ritüelleri" vardır ki son yıllarda kentin hem ekonomik hem sosyal hayatına büyük renk katıyor. Yılın 11 ayında saat 22.00'den sonra şehir içinde sayılı araba görürken yani aslında Gaziantep'te akşamları hayat yok denecek kadar az iken Ramazan ayında sahura kadar cıvıl cıvıl bir şehir görüyoruz. Şehirdeki parklar adeta insan kaynıyor. Cafelerde oturacak yer bulamıyorsunuz. Kebapçılardaki hareketlilik ise neredeyse bir tez konusu.
Son yıllarda Ramazan'ın yaz aylarına denk gelmesinin de etkisi ile de halk adeta geceyi sokaklarda yaşıyor. Bu durum hem ekonomik hem de sosyal bir hareketlilik getiriyor Gaziantep'e, tam anlamıyla Ramazan bereket getiriyor şehre. Bu manzara esnafın da halkın da yüzünü güldürüyor ama ne yazık ki sadece 30 gün sürüyor.
Bu hareketliliği 365 güne nasıl yayabiliriz? Ramazan'ın süresini uzatamayacağımız bir gerçek. Önemli olan üretken, çalışkan Gazianteplinin sosyalleşme algısını değiştirebilmek. Çünkü ne yazık ki biz Gaziantepliler sosyalleşmeyi sofra kültürümüzle sınırlı tutuyoruz.
Eşsiz sofra kültürümüzü ve lezzetlerimizi gastronomi turizmi ile son dönemde sıkça görmeye başladığımız yerli yabancı turistlere pazarlayalım. Biz başka sosyal aktiviteler de bulalım ve şehri hareketlendirelim ki yemeklerimizi tatmaya gelenler bu şekilde de şehrimiz ekonomisine katkıda bulunsun ve mutlu ayrılsın.
*
Dünle beraber gitti düne ait ne varsa, bugün yeni şeyler söylemek lazım. Mevlana