Mersin Mezitli'den bir elektronik posta aldım.
Okurumuz Özgen Dikmen, orman yangınları ile ilgili bir öneri sunmuş.
Diyor ki; "İki yıl önce Antalya'ya yaptığım yolculuk esnasında Bozyazı civarında çıkan orman yangının kapkara izlerini görüp kahrolmuştum.
Allah'ın bizlere teslim ettiği bu doğa harikasının cayır cayır yandığı o kara günün izlerinin hala durduğunu ve yüzlerce kilometre süren bu hatta, birkaç gözetleme kulesi ve iki yangın aracı haricinde bir tedbir görmedim.
Çocukluğumda çıkan orman yangınları için halk arasında 'kolcu' denilen ama aslı 'korucu' olan orman görevlilerinin köye gelip kahvehanelerdeki köylüleri kamyonlara, traktörlere doldurup yangın söndürmeye götürdüklerine tanık olmuştum. Yangına sadece kürek, kazma ve ağaç dalıyla müdahale ederlerdi.
Erzurum'da üniversite okurken kampüste çıkan orman yangınını söndürme çalışmalarına ben de katılmıştım. Ağaç dalıyla...
O yangını söndürmenin güçlüğünü iyi bilirim.
Nisan ayında Commenius projesi çerçevesinde Polonya'nın Bilgoraj kentine gitmiştim.
Bilgoraj'da iki şey dikkatimi çekmişti. Birincisi kaldığımız otelin etrafında geyikler geziyordu.
İnsan ve doğa iç içeydi. Ben ülkemizde sadece hayvanat bahçesi denilen hayvanat hapishanelerinde gördüm geyikleri.
Hapishane yazdım özellikle, bahçede özgürlük olur, esaret değil. Hayvanlar da "bahçe" adı verilerek yumuşatılan hapishanelerde tutulmaktadır bence.
İkincisi Bilgoraj, bizim Bolu gibi ormanlık ve göllerle süslü bir bölge.
Yaptığımız trekkingte rehbere, saatler süren orman yürüyüşü sırasında hiç yangın tedbiri görmediğimi ve nedenini sordum.
"Burada hiç yangın çıkmaz" diye cevap aldım.
Ormanda çürümüş ağaç kütüklerin, dalların, arasından kozalaklara basa basa kilometrelerce yürüdük.
Ormanı kendisiyle baş başa bıraktıklarını, budamak, seyretmek gibi çalışmaların yapılmadığını da belirtince ben gördüklerime ve duyduklarıma bir kez daha hayret ettim.
Hem yerler kozalak, pür, ağaç, kütük dolu olacak hem de yangın çıkmayacak.
Yıllar öncesinde Mersin Orman Bölge Müdürü Sayın Nihat Öz'e bir mektup yazmış ve bir teklifte bulunmuştum.
O da nezaketini göstermiş bana cevap yazmıştı.
Teklifim şuydu: 'Ben bir öğretmenim ve yaz tatillerimi genellikle evde boş boş geçiriyorum.
Halka orman, orman yangını konusunda eğitim seminerleri verilebilir mi?
Eğitim alanlar gönüllü olarak ormanlarda nöbet tutabilir mi?' Şimdi teklifimi yeniliyorum.
Beş yüz kilometrelik Antalya-
Mersin arasındaki hatta iki yangın söndürme aracı gördüm.
Sanırım bu söndürme araçlarının çalışma sistemi şuydu:
Yangın gözetleme kulesindeki görevli yangını fark eder, telsizle bildirir ve yangın söndürme ekibi harekete geçer.
Yangın ekibi müdahale edene kadar yangın ilerlemiş olur.
Müdahalenin daha seri hale getirilmesi için motosikletli timlerin kurulmasını teklif ediyorum.
Geyiklerin insanlardan ürkmediği, orman yangını diye bir felaketi bilmeyen, ormanla denizin kucaklaşmasına kuşların, böceklerin, cırlavukların ezgileriyle eşlik ettiği bir Türkiye dileğimle."
Köşeme taşıdım umarım çözüm bulunur.