Küresel ekonominin yön vericileri, deyim yerindeyse patronları artık Merkez Bankaları oldu. FED ne dedi, ne diyecek? Avrupa Merkez Bankası'nın kararı ne? Rusya Merkez Bankası krizde nasıl tavır alacak? TCMB faizi indirecek mi, indirmeyecek mi? Hepimizin gözü kulağı bu kurumlarda. Merkezle yatıp merkezle kalkıyoruz. Piyasalar merkez bankalarının toplantılarına kilitleniyor. Çünkü günümüzde para politikaları maliye politikalarından daha etkili bir hal aldı. Ocak ayında FED'in toplantısından beklentiler yönünde kararlar çıkınca piyasaların tepkisi de beklentiler yönünde oldu. Avrupa Merkez Bankası da Ocak ayında parasal genişleme kararı aldı. Bu ne anlama geliyor? Avrupa Merkez Bankası'nın, hedefinin iç talebi canlandırarak Avrupa ekonomisini toparlanmasına yol açmak olduğu anlamına geliyor. Yani, faizleri düşük tutarak ve parayı bollaştırarak iç talebi canlandıracak ve ekonomiyi toparlayacak. Tabi Türkiye'nin en büyük ihracat pazarlarında iç talebin artması bizim de faydamıza. Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ise 20 Ocak'ta yaptığı olağan toplantıda temkinli davranarak politika faizini yüzde 8,25'den 7,75'e indirdi. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, enflasyonun Ocak'ta 1 puandan fazla düşmesi durumunda 4 Şubat'ta ara toplantı yapılacağını ve faiz indirimine gidilebileceğini de açıkladı. Bundan sonraki süreci hepimiz çok iyi biliyoruz. Ocak ayında enflasyonun 0,93 puan gerilemesi sonrası banka faiz için ara toplantı yapmama kararı aldı. Bu karar sonrası bir ara 2,44 TL seviyesine çıkan Amerikan Doları'nın yükselişi durmuştu. Ne olduysa bundan sonra oldu! Elbette iş dünyası olarak gönlümüz daha düşük faiz oranından yana. Çünkü, üreticinin ihtiyacı olan finansman için bu kadar düşük bir faiz indirimi hiçbir yaraya merhem olamıyor. Faiz oranlarının sıcak parayı değil, yatırım ve üretimi destekleyecek seviyeye çekilmesi gerek. O nedenle faiz indiriminin devam etmesi gerekir. Ancak şunu da iyi biliyoruz ki enflasyon bu konuda bir engel teşkil ediyor. Enflasyonun da düşürülmesi gerekli. Aksi takdirde düşük faiz merhem değil zehir olabilir. Demem o ki; faiz düşürülmesi yönündeki söylemler doğru. Ancak bu söylemler daha düşük volümden söylenmeli ki, buluttan nem kapacak kadar hassas piyasalar ürkmesin. Bütün bunlar bir yana söz konusu faiz oranları ve kurlar olunca, biz yatırımcılar yine soru işaretleriyle baş başa kalıyoruz tabi. Yıla kötü başlayan ihracat rakamları dövizin bu hareketliliği karşısında nasıl toparlanır? Yatırımcı bağımsız bir kurum ile siyasi otoriterinin tartışmaları karşısında nasıl geleceğe güvenle baksın? Yabancı yatırımcı içerde istikrarın varlığını nasıl gözlemlesin?