İran'ın uluslararası sisteme
dönüşünden bize ne düşer ? P5+1 ülkeleri İran ile 2 Nisan'da Lozan'da nükleer müzakerelere başladı. Dediler ki; "Ey İran, sen nükleer programını kısıtla, şu uranyum zenginleştirme işine bir çekidüzen ver, biz de sana uyguladığımız ambargodan vazgeçelim. Sana 30 Haziran'a kadar süre düşün taşın gel." İran ve bu 5+1 ülkeleri el sıkıştılar ve tarihi bir anlaşmaya vardırlar. İran dedi ki; "Ey P5+1 ben nükleer programımı kısıtlamayı kabul ediyorum sen de kaldır şu ambargoyu ben de dünyaya açılayım." Sonuç: Artık Batı ile ilişkileri düzelmiş, dünya sistemine entegre olmaya çalışan bir komşumuz var. Yüzyıllardır aynı coğrafyada kültürel ve tarihi ortaklığımızın olduğu, bilimden edebiyata, sanata güçlü etkileşim yaşadığımız 376 yıllık komşumuz artık dünya ile barıştı. Peki şimdi komşuda pişenden bize ne düşecek? Önce bu P5+1'in hangi ülkeler olduğuna bakalım ki anlaşmanın küresel ekonomiyi nasıl etkileyeceğini daha net görelim.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri olan 5 ülke yani ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve bir de Almanya'dan oluşuyor. Başka bir ifade ile dünyanın ilk 10 ekonomisi içerisindeki 6 ülke. Diğer taraftan bu anlaşma karışık Ortadoğu için de güven ve umut anlamına gelen bir anlaşma oluyor ki bu da pazarı İran'dan daha geniş kılıyor. Hal böyle olunca da komşuda pişenden bize ne düşecek diye bekleme lüksümüz yok, bir an önce harekete geçmeliyiz. 1 Ocak'ta yürürlüğe giren Tercihli Ticaret Anlaşması bu anlamada bize avantaj sağlayan bir adım
. İran bizim için Ortadoğu kapısı, biz de İran'ın batıya açılan kapısıyız ve İran Türkiye'ye cazip fırsatlar sunuyor. Turizm gibi, yıllardan bu yana eskiyen altyapısının yenilenmesi gibi, ortak kültürel özelliklere sahip olunması avantajı ile Türk Gıda Şirketlerinin zincir mağazalar yoluyla İran pazarında yer alması gibi, tarım ve hayvancılık gibi geniş bir yelpazede ticari ilişkilerimiz kuvvetlendirilmeli.
Bu fırsatların değerlendirilmesi petrolümüzün yüzde 28'ini, doğalgazımızın yüzde 19'unu ithal ettiğimiz İran ile dış ticaretimizi daha dengeli bir konuma taşıyacaktır. Kısacası İran Türkiye için önemli fırsatlar barındıran hedef pazar konumunda. Önemli olan dış politikamızı bu çıkarlar çerçevesinde oluşturabilmek. Gerisi Türk iş dünyası için hiç de zor değil.
Ama şu anda; Türk iş dünyasının içinde bulunduğu bulutlu havadan bir an önce kurtulması lazım. Ne yazık ki son dönemde olanlar ve hükümetsizlik dış yatırımcıyı da iç yatırımcıyı da ürkütüyor. Dileriz bir an önce siyasiler aklıselim ile ülke çıkarlarını ön planda tutan kararlar alırlar da Türk iş dünyası İran'ı da başka pazarları da fethetmeye devam eder. Her şeye rağmen morallerimizi yüksek tutmaya devam etmek dileği ile…