İki yıl önce tam da bugünlerdi; Türkiye çözüm süreciyle barışı konuşmaya başlamış
"Artık analar ağlamasın" düşüncesi, bu topraklarda yaşayan herkesin arzusu olmuştu. Yıllar önce okul arkadaşımdan öteye, çemen sürdüğü çeyrek ekmeğini benimle paylaşacak kadar candan olan
özel tim görevlisi Celil Dağ'ın Türk bayrağına sarılı tabutuna morg kapısında omuz verip evine uzanan yolda gözlerimden akan yaşa şahitlik yapanlar oldu ama yüreğimde yanan ateşi kimse göremedi. Madem Türkiye 2 yıl önce bugünlerde çözümü ve barışı konuşuyordu. O zaman teröre evlatlarını, eşlerini veren, terör acısını en derinden yaşayan şehit ailelerinin barışa olan düşüncelerinin ne olduğu öğrenmek için bana iş düşmüş, yol görünmüştü. Türkiye'nin dört bir köşesinden belirlediğim şehit ailelerinin kapılarını çaldım. Yıllar geçmiş olsa da teröre kurban verdikleri için yürekleri kan ağlayan o ailelerle yaptığımız sohbetlerde küllenmiş ateşleri korlandı, çoğuyla birlikte gözyaşı döktüm. SABAH gazetesi için hazırladığım son yılların ezber bozan yazı dizisi ortaya çıkarken, dilleri, mezhepleri, örf ve adetleri farklı olsa da şehit ailelerinin çözümdeki ortak umutları, tıpkı Hasan Hüseyin'in
'Acıyı bal eyledik' şiirindeki
'Ekmeği bol eyledik. Acıyı bal eyledik. Sıratı yol eyledik' sözleri gibiydi. Acıyı kendilerine barış eylemişlerdi. Yazı dizisinin adını da buradan çıkmıştı.
"Acılarımız barışın güvercini olsun. Ülkeye huzur gelirse şehitlerimiz rahat uyur. Biz ağlayarak gidenimizi geri getiremedik, artık kimse şehit olmasın kimselerde ağlamasın'' diyen ailelerinin yüreklerinden söylediklerini dinleyip yazarken itiraf edeyim ki psikolojim bozulmuştu. Kahpe terör, kahpelerin kahpesi teröristlerin kurşunlarına göğüslerini siper eyleyen şehitlerimizin geride kalanlarını sadece devletimizin unutmamasının yeterli olmadığını, bu ülkede yaşayan hepimizin şehitlerimize -tanıyalım tanımayalım- çok ama çok şeyler borçlu olduğumuzu anlamış ve ne kadarda vefasız biri olduğuma karar vermiştim. Önceki gün Facebook sayfama gelen bir paylaşım, hepinizi bilmem ama şahsımın ne kadar vefasız olduğuna karar verdim. Paylaşımda, şehit eşinin mezarının başında ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüş bir eş, şehit kocasının mezar taşıyla bir öz çekim yaparak altına şunları yazmıştı:
"Eşimle öz çekim, düz severdi saçlarımı, süslenip gittim yanına, O beni gördü, duydu. Ben ancak mezar tasına sarılabiliyorum... Bir evladı yok ki babam desin. Gün gelecek sahipsiz kalacak mezarı. Şehitler ölmez diyorlar doğru şehitler ölmez gelin birde eşine, anasına, babasına sorun onlar yaşıyor mu?" Ne yazık ki son aylarda peş peşe gelen şehit haberleri yüreklerimizi yakıyor. İster televizyon başında, ister gazetelerde gördüğümüz şehit haberlerine kaçımız,
"Allah rahmet eylesin" diyoruz bilmem ama gelin isterseniz artık hepimizin yıllardır süren vefasızlığımıza bugünden itibaren bir son verelim. Hiç olmazsa kendi şehrimizde ki, kendi bölgemizde ki şehit ailelerimizin kapılarını çalalım, onların acılarını paylaşalım, her zaman yanlarında olduğumuzu gösterelim. Hadi ne olur? Hayırlı cumalar