Küresel piyasalarda yeni yıl iyimserliği devam ederken iç piyasada olumlu hava artarak devam etti. İMKB'de her gün yeni bir rekor kırılırken, dolar uluslararası piyasaya paralel olarak geriledi. Piyasalar 2013'e ilginç bir rehavet havasında girdi ve bu rahatlık devam ediyor. Aralık ayında önce ABD Merkez Bankası'nın (Fed), ardından Japonya Merkez Bankası'nın (BoJ) daha da fazla para basacaklarını açıklamalarıyla başlayan iyimserlik dalga dalga büyüdü ve bir borsadan diğerine sıçrayarak yayılmaya devam ediyor. ABD'de bütçe tartışmalarının sadece şubat ortasına kadar ertelendiği, Avrupa'da borç sorununun hiçbir yönüyle çözülmediği unutuldu. Piyasalardaki iyimser havanın ikinci temel nedeni özellikle Asya ve bazı gelişen ekonomilerde görülen canlanma belirtileri. Türkiye dahil bazı ekonomilerde kıpırdanma gözleniyor ancak bunun önümüzdeki dönemde sürdürülüp sürdürülemeyeceği belirsiz. Bunun temel iki nedeni ABD ve Avrupa. Avrupa, geçen yıl ortalarından itibaren girdiği durgunluktan kurtulamıyor ve kısa vadede de kurtulacak gözükmüyor. ABD ekonomisi ise bütçe tartışmaları arasında duraklama işaretleri veriyor.
ABD kendini frenleyecek mi?
ABD'de yılbaşından itibaren halkın yüzde 77'sini etkileyen vergiler devreye girdi ancak bütçe kesintileri iki ay ertelendi. Şubat ortalarında ABD Hazinesi'nin borçlanma tavanının sınırına gelmesi bekleniyor. Böylece borçlanma tavanı ve bütçe kavgası birarada yaşanacak. Başkan Barack Obama, ABD'nin ödemelerini yapamaz duruma gelmesinin bir felakete yol açacağı uyarısı yaparak kavgaya hazırlanıyor, buna karşın Cumhuriyetçi Parti de yeni taktikler geliştirme hazırlığında. Cumhuriyetçiler'in son planına göre bütçe tavanı kısa sürelerle artırılabilir, bu durumda bütçe kavgasında istedikleri sonucu alana kadar Obama ve Demokrat Parti üzerinde baskı kurabilirler. Bu kavganın sonunda bir kaos çıkmasa bile tartışmaların uğultusu ve devreye girecek bütçe kesintileri arasında ABD ekonomisinin daha da yavaşlaması kaçınılmaz gözüküyor.
Kriz sonrası korkulan olmadı
Son beş yılda dünyanın önde gelen beş merkez bankasının bilançoları ikiye katlandı. ABD, Avrupa, İngiltere, Japonya ve İsviçre merkez bankalarının bilançoları toplamda her yıl yaklaşık yüzde 17 büyüdü. Buna karşın dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 60'ını oluşturan bu beş bölge, her yıl ortalama yüzde 1 civarında büyüyebildi. Para basılması, 2008'de yaşanan büyük mali kriz nedeniyle yaşanan daralmanın kısa sürede aşılmasını sağladı ancak ekonomilerin canlanmasını sağlayamadı. Para, kredilerin küçülmesi nedeniyle yaşanan daralmayı ancak telafi edebildi. 2000'li yılların başında ABD'nin uzun süre düşük faiz politikası izlemesi piyasaları likiditeye boğmuş, nereye gideceğini şaşıran para yanlış yollara girince "bol para" politikası büyük bir krizle sonuçlanmıştı. Kriz ve küçülme karşısında merkez bankaları bu kez çok daha fazla para bastı, bunun sonucunda kriz sonrası korkulan olmadı, dünya ekonomisi yıllarca sürecek bir bunalıma girmedi ama borç sorunlarının hiçbiri çözülmedi hatta birçok ülke için daha çözümsüz hale geldi. Sıcak para girişleri Türkiye ekonomisini de canlandırmadı. 2012 yılının yüzde 3 civarında bir büyümeyle tamamlanması bekleniyor ve 2013'e çok canlı bir ekonomiyle girmedik. Oysa geçen yıl 35 milyar doları sıcak para ve 20 milyar doları borç olmak üzere toplam 55 milyar dolar geldi. Net olarak döviz fazlası 25 milyar dolar civarında gerçekleşti. Her ne kadar borsalar bu durumdan çok memnun gözükse de 2008 krizi öncesinde olduğu gibi serseri para dolaştıkça yeni sorunlar yaratıyor ve bu durum, dünyanın bir yerinde büyük bir karmaşa yaşanıncaya devam edecek. Olası şüpheliler ise değişmedi: Avrupa'nın borç krizi, ABD'nin bütçe sorunları ya da Japonya'da bugüne kadar sorun yaratmayan devasa borçları. Siyasi olarak en büyük riskler ise İran'ın nükleer teknolojiye sahip olması konusundaki anlaşmazlık dolayısıyla İran merkezli bir çatışma ile Çin ve Japonya arasında birkaç ada üzerinden başlayan, aslında uzun bir geçmişi olan ve kısa vadede çözülmeyecek kavga.