Küresel piyasaların yönünü parasal genişleme belirlerken, ekonomilerden genelde olumsuz haberler gelmeye devam etti. Hem ekonomilerdeki yavaşlama hem de kur savaşları dünyanın dört bir yanından merkez bankalarının faiz indirmelerine neden oldu. ABD'den sonra Japonya'nın da agresif biçimde para basması, birçok ülke merkez bankasının savunma duvarlarını yükseltmesine yol açıyor yani birçok ülke sıcak para akımlarını frenlemek ve para birimlerinin daha fazla değer kazanmasını durdurmak için faiz indirimlerine gidiyor. Özellikle Asya ülkeleri, Japonya'nın para basması ve yenin hızla değer kaybetmesi nedeniyle daha fazla baskı altında. Bu nedenle Avustralya, Güney Kore, Vietnam ve Sri Lanka merkez bankalarıarka arkaya faiz indirimlerini açıkladılar. Türkiye için de durum farklı değil. Geçen yıl rekor kıran kısa vadeli sermaye hareketleriyle para girişleri bu yıl da devam ediyor. Bu girişler Borsa İstanbul'un rekor kırmasına, hazine tahvili faizlerinin tarihi düşük seviyelere gerilemesini sağlıyor. Bununla birlikte lira da değer kazanıyor. Nisan ayı sonu itibariyle reel kur endeksinin, denge seviyesine göre kabaca yüzde 3 değerli olduğu söylenebilir. Yarı yarıya euro ve dolardan oluşan döviz sepeti 2.07 civarında dolaşıyor. Bu durumda liranın denge seviyesine yaklaşması, değerli durumdan kurtulması için döviz sepetinin 2,13-2,15'e yükselmesi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın liranın değerlenmesi karşısında elindeki temel silah faiz. Ekonomideki yavaşlığın devam ettiği, enflasyonun da hedeften uzak olmadığı, düşüş eğiliminde olduğu dikkate alındığında Merkez Bankası'nın faiz indirimlerine devam edeceği görülüyor.
Parasal genişleme=nükleer silah
Gelişmiş ekonomilerde merkez bankaları para basmak zorunda. Tüketim zayıf, krediler artmıyor, talebin düşük olması nedeniyle enflasyon da şimdilik tırmanmıyor. Ancak gelişen ekonomiler için durum çok daha farklı. Küresel piyasalardaki para bolluğu bu ülkelere borç ve faiz olarak giriş yapıyor. Gelişen ekonomiler, ihracat ağırlıklı büyüdükleri ve ana ihracat pazarları daraldığı için eskisi gibi hızlı büyümeyi yakalayamıyor. Gelişmiş ekonomilerin kurtulmak için kullandıkları para basma politikaları, giderek gelişen ekonomiler için ciddi bir soruna dönüşüyor. 35 yıllık hedge fon yöneticisi, sektörün önde gelen isimlerinden ABD'li Stanley Druckenmiller geçen hafta yaptığı bir konuşmada, parasal genişleme politikalarını sert biçimde eleştirerek bunu bir nükleer silaha benzetti. Yatırımcıların sürekli yükselen varlık fiyatları karşısında risk algısını kaybettiklerine dikkat çeken Druckenmiller, parasal genişleme bittiği zaman fiyatların hızla düşmesinin kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Bu biraz geç kalmış bir değerlendirme olarak da nitelendirilebilir. Başta gıda olmak üzere emtia fiyatlarının rekor seviyelere yükselmesi, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da ayaklanmalara neden oldu, birkaç ülkede rejim değişikliğiyle sonuçlandı. Bununla birlikte Japonya'nın ve ABD'nin para basma miktarını katlaması sonrasında parasal genişleme dozu çok daha yüksek ve dünya genelinde ekonomilerdeki istikrarsızlığı daha fazla artırmayı tehdit ediyor. Gelişen ekonomilere akan para bolluğu, hızlı büyüme olarak geri dönmüyor, şimdilik gözlerden uzak kalan ama para girişlerinin durduğu yerde öne fırlayacak sorunların içten içe büyümesine neden oluyor. Belki de dünyanın bugün geldiği noktada nükleer silahlara fazla ihtiyacı kalmadı, bunun yerine gelişmiş ülkelerin para basma politikaları, ülke ekonomileri üzerinde kalıcı hasarlar yaratacak birer silaha dönüşüyor. Savunmadaki ülkeler, karşıt parasal genişlemeyle sıcak para akımlarını durduramazsa bu kez sermaye kısıtlamalarına gidebilir ve bugün için üstü kapalı seyreden kur savaşlarının bu kez gerçek anlamda başlamasına neden olabilir.