İstanbul'dan "memleketine" ziyarete gelen bir grup hayırsever işadamına, Kayseri'de geçen hafta reva görülen ilgisizlik ve duyarsızlık, onları da üzdü beni de. Ve işte bu yazı bu vicdani rahatsızlık ve borç nedeniyle kaleme alındı.
Geçtiğimiz günlerde Kayseri, İstanbul'da yerleşik ve her biri kendi sektöründe Türkiye'nin en önde gelen isimlerini ağırladı. Peki bu ağırlamada ne oldu? Ne olacak, Kayseri sınıfta kaldı. Kendileri geldiler, ev sahibi yine içlerinden biriydi ve kırgın olarak da İstanbul'a döndüler.
Hafta sonuydu, cumartesi günü... Kayseri'nin İstanbul'daki en ünlü ve bir o kadar da samimi ve mütevazı isimlerinden işadamı Süleyman Çetinsaya, kendi gibi memleket aşığı olan bir grup arkadaşını Kayseri'ye davet etti ve birlikte geldiler. Geliş amaçları Süleyman Çetinsaya'nın ismini taşıyan Kızılay'ı ziyaret ve kan bağışı da yaparak farkındalık yaratmaktı. Amaç hasıl oldu mu? Evet hem de fazlasıyla.
Peki öyleyse sorun neydi?
Önce gelenler ve burada olan biten hakkında kısa bir bilgi vereyim. Süleyman Çetinsaya evsahipliğinde gelen isimler arasında şunlar vardı: Yasin Küçükçalık , Mustafa Şadan Uzandaç, Ali Bayraktar, Harun Yavuz, İlhami Yıldırım, Candan Karlıtekin, Mustafa Aksu, Şevket Soypaçacı, Abdullah Gülsoy ve Ali Bakır...
Sektörlerinde en önemli isimler. Hepsinin ortak paydası Kayseri sevdalısı olmak, memleket aşığı olmak. Haa derseniz ki bir şey yapmışlar mı memleketleri için, evet hem de neler neler yapmışlar. Kimi Erciyes Üniverisitesi kampusunda trilyonlarca liralık okullar yaptırmış, kimi sağlık merkezi kimi benzeri başka işlere imza atmış.
İşadamlarını bir Allah'ın kulu karşılamamış, hadi karşılamaktan vazgeçtik, bir kişi bile "Siz niye geldiniz Kayseri'ye? Hayırdır?" diye telefon dahi açıp sormamış.
Ne valisi, ne belediye başkanı ne siyasetçisi ne de herhangi biri. Kimse yoktu! Bıçak gibi kesilmişti o hayırseverlere olan yaklaşım ve sıcaklık!
Evet her biri servetleriyle değil de, hayırlarıyla anılmak için adeta yarışan bu isimler, Kayseri'ye yine aynı şevk ve heyecanla geldiler.
Ama gördükleri "ilgisizlik" ve "duyarsızlık" sonrasında küskün, kırgın ve biraz da sitemkar duygularla, "memleketlerinden" İstanbul'a döndüler.
Yapılan bu bence saygısızlık ve dostane yaklaşımın ve de bir "Merhaba hoş geldiniz" telefonunun bile esirgenmesi bu insanların kendilerini üzdüğü gibi hayırseverlilik duygularını da zedelemiştir, hiç şüphesiz.
Yazık hem de çok yazık... Ne için, sadece Kayseri için...