Kemal Sayar,
Beni Sessiz de Sevebilir misin? adlı son kitabında okuyucuya mutlu olmanın yollarını açıklıyor. Ya da başka bir değişle, hayatı nasıl sevebileceğimizin ipuçlarını veriyor. Özellikle bizim kuşağın en büyük mutsuzluk sebebi şu soruda gizli: Kendimi yeteri kadar geliştirebildim mi? Sürekli bu soruyu kendimize soruyoruz ve ne yazık ki bunu ölçecek, elle tutulur hale getirecek bir kıstas yok. Sonuç olarak yerimizde saymanın korkusuyla ne kadar çalışsak da çalışalım mutlu olamıyoruz. Kitapta Kemal Sayar sorunun ikilikçi düşünme biçimimizde olduğunu söylüyor: "Ya mükemmel olacağız ya da bayağı. Eğer mükemmel olamazsak bayağı olacağımızı sanıyoruz. Mükemmeliyetçi kişinin sorunu aslında mükemmel olmaya çalışması değil, öyle olabileceğini sanması. Beyhude bir gayret, beyhude bir düşünce. Hep söylendiği gibi, 'en iyi, iyinin düşmanıdır'. En iyilikte ikinci veya üçüncü gelmiş olmak çabanızın değerini düşürmez oysa, siz yeter ki halis bir niyet ve samimi bir çabayla yola çıkmış olun." Mutlu olabilmemiz için tonla kişisel gelişim kitapları sıralanıyor önümüze. Farklı reçeteler sunuluyor bize. Yazarsa çok bahsedilen bir şeyin nedenini, ortada görünmemesine dayandırıyor ve mutluluğun bir yorum meselesi olduğunu savunuyor. Tabii Kemal Sayar sadece mutluluktan söz etmiyor kitap boyunca. Dış dünyanın sesleri, sosyal medyada insanların birbirleriyle nasıl kıyasıya yarıştıkları, teknolojinin hayatımızı nasıl esir aldığı ve aşkı nasıl etkilediğini de anlatıyor: "Bugün pek çoğumuz üzerimize ölü toprağı serpilmiş bir biçimde, uyuşmuşçasına yaşıyoruz. Modern dünyanın uyuşturucuları bizi hayatın canlılığına katılmaktan alıkoyuyor. İş hayatı, hız, rekabet, elektronik aletler ve tüketim kültürü bizi uyuşturuyor. Acil olan önemli olandan çalıyor. Bir şeylerin telaş gerektirmesi onun önem sırasında öne çıkmasına yol açıyor. Halbuki gerçekte önemli olan usulca, zaman ve emekle kotarılır. Çocukların sevgiyle büyümesi önemlidir. İnsanın sevdiklerine zaman ayırması önemlidir."