Ali Lidar son dönemde ismini sıkça duyduğumuz bir şairyazar.
Tesirsiz Parçalar ve
Alengirli Şiirler kitaplarının yanı sıra,
Ot dergisinde yazdığı yazılarla da tanınıyor. İthaki Yayınları etiketiyle bu hafta okuyucu karşısına çıkan
Z Raporu, yazarın bir nevi hayat muhasebesi yaptığı metinlerin toplamı. Çünkü hem yakın tarihte başından geçenleri hem de çocukluğunda yaşadıklarını günce şeklinde aktarıyor bize. Tabii tüm bu anlatıların yanında öykülere de yer açıyor. Yazar, ilkokula başlama travması, kardeşlerinin doğumundan sonra pabucunun dama atılması, babasını geç saatlere kadar bekleyip türlü oyunlarla ona bu beklemeyi hissettirmemeye çalışması, öğretmenine âşık olması gibi birçoğumuz için tanıdık anıları tekrardan hatırlatıyor bize. Gündelik yaşamın akışını birine anlatırken nasıl telaşlıysak, öyküler de öyle... Hatta kitapta Lidar yakınıyor bu durumdan: "Biraz daha uzun anlatsam okumaz, yarıda bırakıp gidersiniz." Kitabın dili o kadar sade ki, tüm sözcükleri sanki karşımıza oturan biri seslendiriyor. Üstelik bu kişi söyleyeceği cümleleri düşünmeden, ardı ardına sıralıyor.
Z Raporu'nu okurken aklıma Orhan Pamuk'un
Saf ve Düşünceli Romancı kitabı geldi. Oradaki 'saf romancı' gibi oturmuş sanki yazar masaya, ölçüp biçmeden yazmış tüm öyküleri. Günce gibi metinlerin ağır bastığını düşünürsek haklılık payı da var bu tutumunda.
İÇ DÖKÜNTÜSÜ
Kitapta 48 öykü bulunuyor. Bunlardan altı tanesi İç Döküntüsü ismi altında toplanmış. Hikâyeler yüksek sesle anlatılıyor, şöyle sesleniyor bir öyküde: "Susun! Çünkü bana söyleyeceğiniz her şeyi ya daha önce birileri söyledi, ya da bir yerlerde okudum. Nasihat kafa karışıklığına iyi gelir; merhamet acıya, şefkat öfkeye... Ve ben o kadar çok şey görüp geçirdim ki, ne nasihate ihtiyacım var artık ne merhamete ne de şefkate. Çünkü tahammülüm kalmadı artık. Çünkü hiçbiri gerçek değil. Gerçek olan tek bir şey var; Şu an burada olmak zorunda olduğum için olmak istediğim yerde olamıyorum ve bir gün burada olmak zorunda kalmadığımda olmak istediğim yerde olacağım. Bedenimle ya da ruhumla. Bilmiyorum. Bir gün olacak ama bu. Anlayabiliyorsanız bunu içinizden anlayın. Anlamıyorsanız da, susun..."
AZİZ'E B HARFİ SÜRPRİZİ
Kitapta beni en çok etkileyen öykü: B ile Başlayan Filmler
. Çöp konteynerlerinden teneke kutuları çıkarıp topluyor Aziz. Her gün gördüğümüz ama çoğunun hikâyesini bilmediğimiz onlarcasından biri. Evindeki televizyonu sadece TRT'yi gösteriyor Aziz'in. Bir gün çöpte DVD oynatıcısı ve CD'lerin bulunduğu bir poşet görünce alıp eve götürüyor. CD'lerdeki filmlerden her gece bir tanesini takıp muhakkak izliyor. Hayatında hemen hemen hiç film izlemeyen biri için hazine aslında. Fakat Aziz'i bir sürpriz bekliyor. Filmlerin tamamının B harfi ile başladığını fark ediyor.