Her yanımızı teknolojinin sardığı günümüzden uzaklaşıp yaşamın başlangıcına dönmeye ne dersiniz? Ama birkaç yüzyıl değil, 12 bin yıl öncesinden bahsediyoruz. Yani, neolitik dönemden... Andrew Collins'in Göbekli Tepe ve Tanrıların Doğuşu kitabı işte tam da o yıllara dönmenizi sağlıyor. İngiliz tarih yazarı ve araştırmacı Collins'in kitabı, Göbeklitepe arkeolojik alanına ilişkin bir kaynak niteliği taşıyor. Alfa Yayınları'ndan çıkan kitapta bölgeye yaptığı yolculuğu anlatan yazar, Şanlıurfa yakınlarındaki, dünyanın ilk tapınağına, en eski taş anıtına ev sahipliği yapan arkeolojik alanı derinlemesine ele alırken sorgulama da yapıyor. Avcı-toplayıcı hayat tarzından vazgeçilip, o ana kadar hiç görülmeyen anıtsal mimari yaratmanın nedenlerine ilişkin sorulara cevap aranan kitapta, burayı inşa edenlerin inanışları ve adetleri mercek altına alınıyor. Göbeklitepe adının hamilelikle, bu tapınaktaki ikiz dikilitaşların da plasentayla ilişkilendirilmesine yer verilen kitapta, yapıların 12 kısma bölünmüş olmasının anlamından, dikilitaşların üzerindeki buzul çağından hayvan ve insan figürleri yontmalarının ne anlama geldiğine kadar tüm detaylara açıklık getiriliyor.
GİZEMLER VE SEMBOLLER
10 binli yıllar öncesine gittiğimiz bu yolculukta, dönemin yaşamına dair ipuçları da, bu sembol, hayvan figürleri ve yontmalarda aranıyor. Bu sembollerden biri, yedi tuhaf kuş yontma süslemeleri. Bu kuşların uçmayan kuşlar yani dodo kuşları olduğu öne sürülüyor kitapta. Yine bu kuşların 300 yıl önce neslinin tükendiği bilgisi de paylaşılıyor. Bir başka gizeme, 12 rakamına işaret ediliyor. Buradaki yapıların 12 kısma bölünmüş olması, temel kozmik coğrafya bilgileriyle, yapılardaki sembollerin burç, astronomi ve gökyüzü olaylarıyla ilişkilendiriliyor.