ABD Baskanı John Fitzgerald Kennedy (JFK), üstü açık baskanlık limuzininde halkı selamlarken suikasta kurban gittiginde daha 46 yasındaydı. Dallas'taki bu saldırı üzerinden 54 yıl geçmesine ragmen önemini koruyor. ABD'nin 35. baskanının suikasti hakkında sorular varlıgını sürdürürken, bugün de konu hakkına kitaplar yazılıyor, yanıtlar aranıyor. Usta yazar Nazlı Eray da, yeni kitabında Kennedy suikastını ele alıyor. Bunu da derinlemesine bir bakısla yapıyor. Süphelerin, kuskuların altını bir kez daha çizerken cevap bulamayan noktaları hatırlatıyor ustalıkla. Tabii söz konusu yazar Nazlı Eray'sa, mekan ve zaman kavramı anlamını yitiriyor. Bu romanda da dönemler arasında kayboluyorsunuz. Roman size, sık sık, 'Acaba mı?' sorusunu sordurtuyor. Yazar, bu tarihi suikastı kendine has yöntemiyle okura anlatıyor. Romanda Kennedy, hem suikastçısı hem de koruma polisiyle Ankara'dadır. Hem de Tuzluçayır'da; hem de Kursuncu Bacı'nın evinin bahçesinde. Kahraman, telefon masasının altında unutulmus ve agzı yarı açık kalmıs evrak çantasındaki sararmıs fotograflarla baslıyor arastırmaya, sorgulamaya. Bu sorgulamalardan Kennedy'nin koruma polislerinden Tippit, suikasti gerçeklestiren keskin nisancı Oswald ile suikast yerinde olan ve kamerasıyla bazı görüntüleri çeken isadamı Zapruder'in görüntüleri de nasibini alıyor.
DALLAS-ANKARA HATTI
Eski fotograflardaki bu kisiler, ilk etapta bir kafede garson olarak, zaman zaman Kursuncu Bacı'nın evinde uyuyakalmıs bir kisi olarak okurun karsısına çıkıyor. Sonrası ise sürpriz. Tüm bunlarla sık sık kahramanın da kafası karısıyor. Yazar, kafa karısıklıgını okuyucuya da güçlü bir sekilde yasatıyor. Suikasta iliskin dünyada yayımlanmıs birçok kitabı okuyan, konu üzerine arastırmalar yapan romanın kahramanı bu süreçte, fiziken Kennedy'ye dönüsüyor. Ama ruhu kendisidir. Tanınmamak için elinden geleni yapar. Evinden çıkarken, Ankara sokaklarında dolasırken... Artık Kennedy'dir. O nedenle sık sık telefonla ölüm tehditleri de almaya baslamıstır. Yıllarca arastırdıgı suikastıyla Kennedy, kabusu olmustur. Bundan sonra sıkıntılı günleri baslar kahramanımızın. Ölüm Limuzini'yle Nazlı Eray, kendine has kurgusuyla Dallas-Ankara hattında bu tarihi olayın içine çekiyor okuru. Sık sık merakta bırakarak, sorgulatarak yapıyor bunu. Dünyanın en önemli siyasi cinayetlerinden birine bir kez de Eray'ın gözünden bakmanızı öneriyoruz.
EN UZUN GECE: 15 TEMMUZ
Kitapta, 15 Temmuz darbe girişimi de yer buluyor. Ankara'daki anneannesinin eski evinde yaşayan romanın kahramanı, 15 Temmuz gecesini şöyle anlatıyor: "Hayatımın en uzun gecesiydi belki de. Elimde tuttuğum telefona fısıldıyorum. "Gittiler, ses yok. Uyuyabilirim..." O an göğün içinden gelen o dehşet verici sesi yeniden duyuyorum. Bombardıman uçağı dönüp geliyor. Camlar şangırdıyor. Yerde yatıyorum. Bir tarafımda portmanto, bir tarafımda içinde birtakım eski fotoğrafların durduğu bir eski evrak çantası. Telefon masasının altına itilivermiş. Daha önce farkına varmamışım. Toz içinde. Hafif ağzı açılmış, eski sararmış fotoğraflar dışarı bakıyorlar. Ne gece bu! Sabaha çıkmayabilirim. Çok yakında bir yerde bir bomba patladı. Sonradan meclisin bombalandığını öğrenecektim."