Uzun yıllar emek verilmiş bir kitap var elimizde. İki büyük yazar arasında derin bağlar kuran, daha doğrusu iki yazar arasındaki derin bağların peşinde koşan, araştıran bir yazarın kitabı... Dostoyevski ve Tolstoy arasındaki ruh benzerliği kadar eserleri arasındaki derin bağlar arasında bir gezintiye çıkıyoruz bu kitapla... Yazar aynı zamanda bir psikanalist olunca, insan psikolojisini derinden inceleyen ve gören iki büyük yazarın ruhuna nüfuz ediyoruz. Aslında ortaya çıkan bir anlamda Rus edebiyatının ruh haritası... Bir yandan da kara mizahı bol bir edebiyat incelemesi var karşımızda...
'Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?', 'Önceden İntihal ve Peki, Ya Eserler Yazar Değiştirseydi?' kitaplarının yazarı psikanalist, akademisyen ve denemeci Pierre Bayard'ın yaklaşık yirmi yıllık çalışmasının ürünü olan Tolstoyevski Muamması, iki büyük Rus yazarı tek isimde bütünleştirip eserleri arasında özgün bir bağ kuruyor.
Edebi tarzını "teorik kurmaca" olarak tanımlayan Pierre Bayard, Freud'un çabasını devam ettirerek büyük Rus edebiyatının psikanalizini yapıyor. Çoklu kişilikler teorisinden yola çıkan Bayard, okuyucuya "Ben neden birçok kişiyim?" sorusunu yöneltiyor. 'Tolstoyevski Muamması', hem ciddi bir şaka hem de zekice yazılmış grotesk bir deneme. Edebiyata, özellikle de 19. Yüzyıl Rus yazınına özgün bir perspektifle, bir kez daha bakmak isteyenler için!
ZAĞRA MÜFTÜSÜNÜN ANILARI
93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşıyla bu yıkım hem hızlanır hem de acılar dal budak sarar. Rus ordusu İstanbul'un neredeyse dibine kadar gelir. Bu eser 93 Harbi esnasında, Bulgaristan coğrafyasında cereyan eden hadiseleri konu ediniyor. Hatıraları kaleme alan Hüseyin Râci Efendi, savaş sonrasında Eski Zağra'da müftülük görevinde de bulunmuş, zamanının ve bölgenin önemli alimlerinden.
AVNİ PAŞA
Kırmızı-yeşil şeritli özel İstiklal Madalyası'nın ilk sahiplerinden Avni Paşa gerçekte kimdi? 20. Yüzyı'lın başlarındaki Makedonya'ya, Osmanlı'nın çöküş dönemine, İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne, "Hürriyetin İlanı"na, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları'na, Kilikya'da Ermenilerin ayaklanmalarına ve tehcirine, 1919-20 yıllarındaki iç savaşa, Birinci Meclis'e ve Cumhuriyet'in ilk yıllarına uzanan bir şaşırtıcı hikaye...
ÜÇ ARKADAŞ
1920'lerin sonunda Berlin: Birinci Dünya Savaşı çoktan bitmiştir, gece kulüpleri yaşama sevinciyle dolup taşmakta, sokaklarda fakirlik ve siyasi huzursuzluk hüküm sürmektedir. Ekonomik krizin insanları bunalttığı bu dönemde üç eski asker, savaşın yaralarını sarmaya, yeni hayata tutunmaya çalışmaktadır. Roman; aşkı, korkuları, cesareti ve dostluğu, savaştan ve barıştan daha üstün olan umudu incelikle anlatıyor.
ÇEKİÇ, MERCEK VE YELKOVANKUŞLARI
'Çekiç, Mercek ve Yelkovankuşları'nda Sabuncuoğlu Şerefeddin'in meşhur tiryakından Darüşşifaların botanikçilerine, Arslanhaneler'den Bursa korvetinin mühendisi Faik Bey'in pantanal kedisine, Çırağan Sarayı'nın Londra'da unutulan limonluğundan bankacı Pierre-JulienRene du Parquet'nin Eyüp'te Mısır akbabası avına Türkiye'de botanik, zooloji ve paleontolojinin tarihsel gelişimi, insanlar, ve mekanlar penceresinden anlatılıyor.
JACOBS'UN ODASI
Virginia Woolf 1922 tarihli 'Jacob'ın Odası'nı yazarken geleneksel kalıpların dışına çıkmış, "yeni bir roman için yeni bir biçim" yaratmayı hedeflemişti. Yazar kitabında, karakter gelişimi ve olay örgüsü gibi yöntemleri terk ederek, Jacob'ın çocukluğundan, Cambridge Üniversitesi'ndeki öğrenciliğinden, Londra'daki aşk maceraları ve seyahatlerinden bazı sahneler ile fragmanlar sunuyor bize.
ÇUKURDA
20. Yüzyıl başında Rus toplumunda ortaya çıkan sosyolojik gerilimlere odaklanan Çehov, Ukleyevo bucağında yaşayan yoksul köylüler ve fabrikatörler arasındaki derin uçurumu sorgular. 'Çukurda', karamsar bakış açısı ve dolaysız mesajıyla zamanında hararetli tartışmalara konu olsa da, Tolstoy ve Gorki'nin gibi birçok edebiyatçının hayranlığını kazanmış, "Rus edebiyatının bir mücevheri" olarak kabul görmüştü.
HER ŞEYİ GÖREN ADAM
1988 yılında Abbey Yolu'nda Saul Adler'e bir otomobil çarpar. Adler düştüğü yerden kalkar, kız arkadaşı Jennifer Moreau'nun çektiği fotoğraf için poz verir. Ama geçmişin hayaletleri peşinde, henüz var olmayan bir geleceğin hem içinde hem dışında olduğu Doğu Almanya'da başı zamanla derttedir. Dikkatsizlik ve başkalarına verdiğimiz zararlar, tarihin ağırlığı hakkında iddialı, eğlenceli ve heyecan verici bir roman.
YIKILMIŞ KADIN
Simone de Beauvoir, 'Yıkılmış Kadın'da çiftlerin başına gelen ve ilk kurbanın her zaman kadın olduğu içinden çıkılmaz durumların portresini çiziyor. İlk olarak 1967'de yayımlanan bu kitap, üç uzun öyküden oluşuyor: İlki yaşlanma sürecine, ikincisi yalnızlığa, üçüncüsü ise sevilen birinin artan kayıtsızlığına odaklanıyor. 40 ila 60 yaşlarında üç kadının hayal kırıklıkları, öfkeleri, yalnızlıkları...