Romantizm denilince ilk akla gelen ülkelerden biridir Fransa... Paris; romantizmin başkenti, Fransızca ana dilidir. Fransızca konuşan biri, sıradan bir olayı anlatıyor bile olsa size şiir okuyormuş gibi gelir. Bu romantik dile bir de müzik eklendiğinde dinleyen kişi kendisini hayal dünyasında bulur. İşte bu hayal dünyasının en duygusal, en insani köşesi, şansonlara aittir. Şanson Fransızca 'şarkı' anlamına gelse de, başlı başına bir müzik türüdür.
HAYAT, HAYALLER VE TRAJEDİ...
Fransız şarkılarının kökeni Rönesans ve Ortaçağ sonlarına kadar uzanır. O dönem sadece önemli olan insan sesidir; enstrümanlar daha sonraki yıllarda devreye girer. Solo Fransız şarkılarının gelişmesi ise 16. yüzyılda gerçekleşir. 18. yüzyılda ise şarkılarda operanın etkisi dikkat çeker. 19. yüzyılda yaşayan Ernest Chausson gibi besteciler ise şansonların 20. yüzyıla taşınmasında önemli rol oynarlar. Fransa'nın geçmişten günümüze gelen en büyük müzik geleneği olan şansonların her biri bir hikaye anlatır. Yaşamı, hayalleri ve trajedileri konu eder, kimi dönemlerde ise isyanı ve başkaldırıyı... Şarkıların kahramanları sıradan insanlardır. Şansonlarda önemli olan hikayedir, müziğin ritmi sözleri izler.
BİR YILDIZIN DOĞUŞU
1920'lerden itibaren şansonların gösteri dünyasındaki yeri giderek büyür. Konserler eski kafelerden yeni müzik salonlarına taşınır. Londra ve New York da bu büyümeden nasibini alır ve Fransa ilk uluslararası yıldızını dünyaya tanıtır: Maurice Chevalier. Ancak 20. yüzyıl Fransası'nın imajını temsil edecek bir sanatçı varsa, o da Kaldırım Serçesi Edith Piaf'tır... İnanılmaz bir karizmaya sahiptir. Fransız aydını da, halkı da onu çok sever. Sadece Piaf değil, aynı dönemde sahnede olan Mistinquett, Charles Trenet ve Rina Ketty gibi isimler kabare ve musette türlerinden ilham alarak fakir Paris'in renkli yüzünü şarkılarına taşırlar. Piaf'ın 1963 yılında ölümünün ardından yeni kuşak sanatçılar ortaya çıkar. George Brassens, Leo Ferre ve Jacques Brel gibi isimler edebi sözleri olan şarkılar yazmaya başlar. Şairler ilham kaynağıdır. Şansonların artistik yönü artık ön plandadır. The Left Bank Kabare Sahnesi'nde ise Juliette Greco gibi yeni divalar ortaya çıkmaktadır. Greco, Jean-Paul Sartre'ın ilham meleği, Miles Davis'in sevgilisidir. 1960'larda ise Amerikan, İngiliz pop ve rock'ının ortalığı silip süpürmesi karşısında şansonların tepki vermesi gecikmez. Tepkiler, yeni trendleri umursamamak ya da yaratıcı bir şekilde asimile etmenin yollarını bulmak şeklinde gelişir. Sürrealist eserleriyle tanınan şair ve yazar Boris Vian o dönem rock'n roll'un malzemelerini kullanmaktan çekinmez. Serge Gainsbourg ise zeki şarkı sözleri, mırıldanır gibi şarkı söylemesiyle pop dönemi şansonlarının itici güçlerinden biri olur. Leo Ferre, Edith Piaf, Jacques Brel, Charles Aznavour, Patricia Kaas ve Zaz gibi müzisyenlerle birlikte gelişen şansonlar, değişime uğrayarak popülerliğini günümüzde de korumayı başarıyor. Şansonları ülkemizde en iyi yorumlayan isimlerin başında ise Candan Erçetin geliyor. Erçetin, bu akşam orkestrası ile birlikte en güzel şansonları seslendirmek için Kanyon'da olacak. Kanyon'un geleneksel Büyük Yılbaşı Konseri'ni kaçırmayın.
KALDIRIM SERÇESİ PİAF
Bir
sokak lambasının altında doğdu. 8 yaşına kadar gözleri görmedi. Çocukluğu ve gençliği, Paris sokaklarında perişan bir halde şarkı söyleyerek geçti. Ufacıktı, sağlıksızdı. Asıl adı Edith Giovanna Gassion olan Edith Piaf'a, 'Piaf' adını onu keşfeden gece kulübü sahibi taktı. 1930'ların sonu, 1940'ların başında ünü tüm Avrupa'ya yayılan Piaf'ın adının tüm dünyaya yayılması ise, sözlerini kendi yazdığı 'La Vie en Rose' isimli şarkıyla gerçekleşti. Özel hayatı çalkantılarla dolu olan Piaf, 1950'ler boyunca söylediği 'Hymne a L'amour', 'Padam... Padam', 'Sous Le Ciel De Paris', 'La Foule' ve 'Les Amants D'un Jour' gibi şarkılarla ününe ün kattı. Şanson dünyasına kazandırdığı Yves Montand, Charles Aznavour, Georges Moustaki gibi isimler ve dünya çapında verdiği konserler de onu Fransa'nın tüm dünyadaki sesi haline getirdi. 1960'lı yıllara gelindiğinde fiziksel olarak iyice çöken Piaf'ın yeniden doğuşu ise 'Non, Je Ne Regrette Rien' şarkısı sayesinde oldu. Piaf, 11 Ekim 1963 tarihinde, 47 yaşında hayata gözlerini yumdu.