Troçki'nin ünlü sözü "Eğer güneş burjuva ise güneşi de durduracağız" sözünü ismine taşıyan eser, "Ekim devrimi'nin, sonuçları itibariyle yolun sonuna geldiği yıllarda, 1987'de geçiyor.
"Güneşi Durduracağiz", kişilerin kendisi ve geçmişiyle hesaplaşmasını yansıtırken, ortak geçmişleriyle birbirlerine ayna tutan insanları da anlatıyor. Eser aynı zamanda, okurunu komünistlerin 1989 yılının bir Kasım akşamında Berlin Duvarı'yla birlikte yıkılan hayallerine buruk bir yolculuğa çıkarıyor. "Güneşi Durduracağiz" okuyucuya şöyle sesleniyor:
"1987'de, devrimin parlak günleri geride kalmış, yolun sonu görünmüştür. Çekoslavakya, Karlovy-Vary'de yapılan bir sinema festivali, artık film çekmesine izin verilmeyen yönetmen Jiri Serecka'yla, uzun yıllardan beri muhaliflere destek veren dostu, züğürt Fransız yapımcı Charles Bragat'yı bir araya getirir. Çevrelerinde, Stalinci eski yol arkadaşları, başkaldırmayla hayatta kalma gerekliliği arasında sıkışmış birtakım yoldaşlar, Ruslar, kumarhane yöneticisi tuhaf bir Amerikalı, polisler ve geleceğin fatihi Alman turistler de vardır. Bu sırada sahneye, komünist anne babasına dair geçmişini unutmaya çalışan bir kadın, Alice Ferrier çıkar. Doğu'ya ilk kez geçmektedir. Ve buraya ayak basar basmaz zihninde geçmişine dair görüntüler belirir: Ellili yıllarda, Fransız komünistlerin mutlu dönemleri, öğrenci odaları, Humanité gazetesinin dağıtılması, OAS'ın bombaları Herkesin birtakım sırlar sakladığı bu kuşku ve gerilim dünyasında, üçünü bir araya getiren de işte bu sırlar ve yalanlardır. Sürtüşme ve çatışma kaçınılmazdır. Öte yandan, suçluluk duygusu, geçmişe duyulan özlem ve masumiyetten uzak mazileri onları birbirine yakınlaştırmaktadır."