Her yazar kendinden önceki yazarlarla ilişki kurar kuşkusuz. Ama kimi zaman itişerek, kimi zaman etkilenerek, kimi zaman da o yazarların karşısında kendini hiçleştirerek. Edebiyat dünyası, yazarların birbiriyle kurduğu ilişkiden doğan düğümlerle dolu. Okur için göreceli bir zevk de bu düğümler arasında gezinmek, varolan ilişkileri çözmeye, anlamaya çalışmak olsa gerek. Edebiyatımızın deneme konusunda usta kalemlerinden olan ve geçtiğimiz yıl Erdal Öz Edebiyat Ödülü'nü ilk kez bir deneme eseri Mağdurun Dili'yle kazanan yazar Nurdan Gürbilek, okura bu zevki yaşatacak yeni bir kitap yazdı: Benden Önce Bir Başkası. Metis Kitap'tan çıkan kitap, Gürbilek'in yazarları birbirlerinin ışığında okuyan denemelerinden oluşuyor. Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını Kafka'nın Dönüşüm'üyle, Kafka'nın Babama Mektup'unu Oğuz Atay'ın Babama Mektup'uyla, Tanpınar'ın günlüklerini Dostoyevski'nin Yeraltından Notları'yla, Walter Benjamin'in Pasajlar'ını yine Tanpınar'ın Beş Şehir'iyle birlikte ele alan, ikili perspektife sahip okumalar yapıyor. Ayrıca Peyami Safa'nın Şark Nedir'ini Cemil Meriç'in Bu Ülke'siyle, Cemil Meriç'in Bu Ülke'sini Edward Said'in Şarkiyatçıklık'ıyla beraber okuyor. Bunu yaparken de çoğunlukla roman, hikaye ve denemelerden, yanı sıra günlük ve mektuplardan faydalanılıyor. Gürbilek'in, edebi metinlerin ve yazarların dünyaları arasında bağlantı kurduğu kitabında ilk söylediği, bunun asla kendi düşüncesini dayatmak amacıyla yazılmış bir kitap olmadığı. Benden Önce Bir Başkası, yazarların dünyalarını, belli bir fikre göre kıyaslamaktan oldukça uzak duruyor. Bu anlamda iki yazarın ortak olarak ele aldığı konular da çok yönlü olarak ele alınmış. Ancak Gürbilek'in yaptığı şey, bazı 'başlangıç fikirleri'yle bu metinler içinde gezinmeyi sağlamak. Kitabın girişinde, "Hiçbir yapıt boşluğa doğmaz; akan nehre sonradan eklenir," diyor ve boşluğun dışındaki kısmı şöyle anlatıyor: "Bütün dünya bizden önce de düşünülmüştür; bütün yapıtlar kendilerinden önceki yapıtlarla konuşmanın izini taşır. Modern edebiyatta da böyle bu. Dostoyevski İnsancıklar'da Gogol'le tartışır. Kafka Dönüşüm'de Dostoyevski'nin yıllar önce sorduğu soruyu, 'İnsan mıyım, yoksa böcek mi'yi cevaplar." Daha sonra ise edebi metinlerin birbirine eklenerek ilerleyişinin her zaman sorunsuz olmadığından bahsediyor. Birbirlerinin cehenneminde yaşayan, geçmişin kıskacından çıkamayan yazarlar söz konusu. Ancak kitap hiçbir noktada tek bir soruyla yoluna devam etmiyor. Klişeleri kırmak ve yeni düşüncelere kapı açmak temel elınmış. Kitabın Tanpınar'da Hasret Benjamin'de Dehşet başlıklı kısmında ortaya çıkan bir soru bu durumu örnekliyor: "Farklı dünya görüşleri olan iki yazarın nasıl olup da benzer kaygılarda buluşabildiklerini anlamaya çalıştım. Ama şimdi aynı yolu bu kez farklı bir soruyla katetmek zorundayım. Aynı kaynaklardan beslenmiş iki yazar, nasıl oluyor da biribirinden bu kadar uzağa savrulabiliyor? Kırılma noktası nerede: Geçmişe, şehre ya da edebiyata bakışları ilk bakışta göründüğü kadar benziyor mu geçekten?" Ardından aynı bölümde Benjamin için bir aylaklık mekanı olan Paris'in, Tanpınar için nasıl kavuşulamayan bir hasrete dönüştüğünü anlatıyor. Böylece, kıyas yapılmaksızın aynı şehrin iki farklı yazara nasıl bambaşka şekillerde nüfuz ettiğinin üzerinde duruluyor. Gürbilek'in kitabında önemli bir başka nokta ise bu yazarların ve metinlerin seçimini nasıl yaptığı. Gürbilek'in Mağdurun Dili'nde yer verdiği Dostoyevski ve Oğuz Atay gibi isimler, bu kitapta da geniş biçimde yer buluyor. Ancak belli bir plan ve proje doğrultusunda seçmemiş Gürbilek yer vereceği yazarları. Onları daha çok birbirlerini izlerken bulduğunu düşünebiliriz. Yazar da kitapla ilgili röportajlarında böyle belirtiyor. Bazı yazarlar daha önce üzerine çalıştığı isimler, bazılarıysa bu kitapta ilk kez yer verdiği isimler olmuş.
'KAPILAR KOLAY AÇILMIYOR'
Kitapta sıkça yer verilen bir de roman kahramanı var. Gürbilek'in, 'Tutunamayanlar'ın prensi' diye bahsettiği, Oğuz Atay'ın ünlü eserinin başkarakteri Selim. Selim'in bakışı sanki tüm kitaba işlemiş gibi. Yazar da bu durumu şöyle belirtiyor: "Selim konuşuyor: 'Bana hayatı zehir ediyorlar. Bütün yaşantımı etkileyerek benim için hayatı yaşanmaz bir cehenneme çeviriyorlar. Hepsinin yer aldığı bir roman yazacağım ve burunlarından getireceğim: bana yaptıklarını ödeteceğim onlara.' Dostoyevski'yle Dostoyevski, Gorki'yle Gorki, Kafka'yla Kafka olduğu için bir türlü kendisi olamayan Selim'i böyle anlatır Tutunamayanlar'ın yazarı. 'Bütün hayat, bütün insanlık bu kitaplarda anlatılıp bitirilmiş', onların karşısında 'kocaman bir beceriksiz Selim' olarak kalmıştır Selim... Kendinden önce bir şey söylenmemiş gibi konuşma isteği önemsiz değil. Ama kapı kolay açılmıyor." Nurdan Gürbilek, kapının kolay açılmadığını iyi bilen ama çatlaklardan içeri bakan bir deneme ustası. Okur içinse kapı açılması imkansız olabilen yerlerde Gürbilek'in eseri yeni yollar haritası.
Benden Önce Bir Başkası Nurdan Gürbilek, Metis Kitap, 218 s., 16.50 TL