Tarihin en ünlü kadınlarından Kleopatra, şimdiye kadar sayısız edebi ve tarihi esere konu oldu. 2 bin yıldır pek çok yazar onun hakkında veya onun ağzından pek çok şey söyledi, söylemeye de devam ediyor. Son olarak Pulitzer Ödüllü biyografi yazarı Stacy Schiff, 22 yıl boyunca Mısır'a hükmeden bu efsanevi kraliçenin gizemli hayatını yazdı. Ciddi bir araştırma içeren kitap, Kleopatra'nın bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmaya çalışırken, yazarı Schiff aslında bunun ne denli zor olduğunu şöyle anlatıyor: "Kleopatra'yı yeniden yapılandırmak, mitleri ve eski propagandaları ayıklayarak birkaç gerçeği kurtarmaya çalışmaktan ibaret... Tarih yöntemleri bizim için çok anlaşılmaz. Kaynaklarını nadiren belirtmişler. Büyük ölçüde anılara dayanmışlar. Modern standartlarda değerlendirildiklerinde polemikçi, savunmacı, efsaneci, kes yapıştırcı, vasat yazarlar... Annesinin kim olduğu, Roma'da ne kadar süre yaşadığı, ne kadar sık hamile kaldığı, nasıl öldüğü konusunda kesin bilgiler yok." Yazara göre Kleopatra'nın hikâyesi, hikâyeleri erkekler tarafından biçimlendirilmiş diğer kadınlarınkinden oldukça farklı. Çünkü Kleopatra'nın hikâyeleri silinmek yerine abartılmış. Hepsinin amacı göz kamaştırmaktı. Hal böyle olunca, politika, diplomasi ve hükümdarlık konularında hâkim, dokuz dili akıcı şekilde konuşan, tatlı dilli ve karizmatik bir kadın olarak Kleopatra, Romalı propagandacıların ve Hollywood yönetmenlerinin ortak bir yaratımı olarak karşımızda duruyor. Yine de bu gizemli kadının tarih boyunca en çok öne çıkan özelliği, dişi seksüelliği olmuş. Zekâsıyla dünyaya hükmetmiş bir kadın, erkek tarih yazarlarına zor gelmiş olmalı!
İKİ SEVGİLİDEN DÖRT ÇOCUK
Kleopatra'nın hayatı, kendisinden bir erkek çocuk doğurduğu Romalı general Julius Caesar ve üç çocuk doğurduğu, ona çok âşık diğer Romalı general Mark Antony'den ayrı düşünülemez tabii... Kleopatra'nın sırasıyla hayatına giren bu iki adamı sevip sevmediğini bilmiyoruz ama ikisine de istediklerini yaptırdığı kesin. Romalıların bakış açısına göre, ikisini de 'köleleştirmişti'. Diğer taraftan, sayısız cinsel macerası olan iki adamın sevgilisi olarak Kleopatra, tarihe baştan çıkarıcı metres olarak geçecekti. M.Ö. 69-M.Ö. 30 yılları arasında yaşayan Kleopatra'nın asıl unvanı VII. Kleopatra'ydı ve Ptolemaios hanedanının son üyesi ve son kraliçesiydi. Bu dönemde Mısır'ın üçte biri kadınların elindeydi. Kadınlar pek çok konuda erkeklerle eşit, hatta üstündü. Öyle ki Herodot Mısır'ı, "Kadınların ayakta, erkeklerin oturarak işediği bir ülke," olarak tanımlamıştı. Bu hanedanda çoğunlukla kardeşler birbirleriyle evlendirilirdi. VII. Kleopatra'nın da kısa sürelerle evli kaldığı iki erkek kardeşi vardı. Bu iki erkek kardeşlerden hiçbiri yetişkinliğe ulaşamamıştı. Zaten kardeş, evlat suikastleri neredeyse bir gelenekti. Bunun yanı sıra Kleopatra, çok iyi bir eğitim almış olan bir tanrıçaydı. Söz sanatlarında olduğu kadar matematik ve geometride de çok başarılıydı. Kleopatra İskenderiye dışında sevgililerinin peşinden veya savaş için Roma, Tarsus, Efes, Bergama, Atina gibi şehirlere gitmişti. Kitapta bu şehirlerin 2 bin yıl öncesine dair bilgiler ve gözlemler de bulmak mümkün. Örneğin Kleopatra'nın Caesar'ın peşinden gittiği Roma şehri, İskenderiye'den sonra oldukça kasvetli ve göze çirkin gelen bir yerdi o dönem. İskenderiye ise yazara göre aşırı tensellik ve yüksek entelektüellik çağrıştıran, insanın ruh halini değiştiren bir şehirdi ve bir anlamda antik dünyanın Parisiydi. Hayatının hemen her dönemi olduğu gibi Kleopatra'nın ölümü de göz alıcı bir hikâyeye dayanıyor. Öyle ki zehirli bir yılana kendini sokturtarak intihar ettiği rivayet ediliyor. Ama yazara göre bu, oldukça düşük bir ihtimal. Onu 'fahişe kraliçe' olarak değerlendirenler de oldu, 'doğuştan günahkâr' diyenler de... Yazarın da belirttiği gibi onun neyi, niçin yaptığını bugün bilebilmek mümkün değil; önemli olan onun son derece başarılı, kurnaz ve fırsatları değerlendirmesini bilen bir kraliçe olduğu...
Kleopatra Stancy Schiff Martı Yayınları 423 s.,17 TL