Mahkumlar
için af çıkacağı konuşulmaya başlar. İçerdeki mahkumları ve dışarda onları bekleyen yakınlarını bir beklenti sarar. Bu kişilerden biri Ardahan'ın Göle ilçesinde yaşayan Sada'dır. Sada nişanlısını ve ağabeyini 'bir hiç uğruna' mahpus damlarına yolladığı için yalnız yaşayan bir kadındır. Yalnız bir kadın, zorlu taşra şartlarında ne kadar güçlü olabilir? Af söylentisinin çıkması üzerine Sada, varını yoğunu birleştirip hapisteki nişanlısı ve ağabeyi için çıkış yolları aramaya başlar. Bu sırada, kim bilir hangi rüzgarın o küçük kasabaya fırlattığı, Avukat Fehmi'yle tanışır; sonra da onun hercai akrabası öğretmen Cevdet'le. Bu arayış içerisinde oradan oraya savrulur, aşkıyla yalnızlığı arasında yolunu kaybeder ve bir daha da bulamaz. Anlattığımız olaylar Sezgin Irmak'ın, geçtiğimiz günlerde Mola Kitap tarafından yayımlanan
Aşka Af Yok romanında geçiyor. Romanında Sezgin Irmak, 'af' konusunu birçok farklı boyutuyla inceliyor. Irmak, okuyucuya şu soruyu soruyor: "Siz ne kadar yalnız kalabilirdiniz?"
- Romanınız Ardahan'ın Göle ilçesi ve çevresinde geçiyor. Niye?
- Özellikle bir yöreyi kastettiğimden değil; Anadolu'nun birçok köşesinde kadınların buna benzer yalnızlık hikayeleri var. Bu bir Ardahan hikayesi değil, Anadolu kadınlarının gerçek hikayesi. Ama memleketim olan Göle'nin hem kültürel özelliklerini hem de coğrafi yapısını çok iyi biliyorum.
- Yaşanmış bir olaydan mı esinleniyor kitabınız?
- Sadece bir olay değil anlattığım, birçok yaşanmış hikayeyi bu romanda birleştirdim. Birçok siyasi mahkumla mektuplaşırken, onların eşleri ve çocuklarıyla da görüşüp, şu sonuca vardım: İçerideki mahkumlardan çok, yakınları acı çekiyor. Hele ki bu insanlar yapayalnızsa. Af söylentisiyle umutlarına daha çok sarılan bu insanlar, beklentileri gerçekleşmedikçe, çaresizce çırpınmaya başlıyor.
TEPKİYLE KARŞILAŞACAĞIMI BİLİYORUM
- Af konusu üzerinde yoğunlaşmışsınız. Kitabınızda af kelimesinin birkaç anlamını birden işliyorsunuz. Kitabın adına da yansımış bu çok anlamlılık.
-
Aşka Af Yok'ta af kelimesi mihenk taşı. Ben burada hem insanların birbirlerini vicdanen affetmesini, hem toplumun bireyi hem de devletin toplum adına siyasi mahkumları affetmesini ele alıyorum. Toplum olarak birbirimizi affetmeyi biliyoruz. Ancak bu işlem hukuka yansıdığı zaman geri dönüşü olamıyor bazen. Bir kereliğine de olsa affedilmeyi hak etmiyor muyuz?
- Kitap nedeniyle insanlar 'mahkumlara af getirilmesi' konusunu soracaklardır size.
- Yazarken tepkiyle karşılaşacağımı biliyordum. Romanda af konusu, kısıtlı bir affa yönelik.
Aşka Af Yok'u okumadan önce, siyasi kimliğinizden ötürü yıllarca dört duvar arasında hapsedilmiş olduğunuzu bir dakikalığına düşünün...
- Sevdiğiniz, sizi etkileyen yazar ya da şairler hangileri?
- Daha çok gerçekçi bir anlatımı ve sinema tadında olan kitaplara merak duyuyorum. Etkilenme olarak bir isim vermem doğru olmayabilir. Sabahattin Ali'den aşkı, Kemal Tahir'den espriyi, Ahmet Altan'dan aldatmayı, John Steinbeck'ten bir köylüyü, Haşmet Babaoğlu'ndan yalınlığı, Nâzım Hikmet'ten şiirsel yazılımı, Pınar Kür'den esrarengizliği...
SEZGİN IRMAK KİMDİR?
İstanbul'da doğup büyüyen yazar, aslen Ardahanlı. Süleyman Demirel Üniversitesi'nde işletme okuduktan sonra, iki yıl radyoculuk yaptı. Vatan gazetesi spor bölümünde grafik servisinde çalıştıktan sonra SABAH'a geçti. Bu arada çeşitli dergilerde köşe yazarlığı ve görsel yönetmenlik yaptı. Aynı dönemde senaryo üzerine eğitim alıp, çeşitli senaryo gruplarında yer alarak, sinemaya ağırlık verdi. Daha sonra SABAH Ekler'de görsel tasarımcılık yaptı. Beş yıla yakın bir süre Turkuvaz Medya'da çalıştıktan sonra, sinemaya ağırlık vermek adına buradan ayrıldı.