Türkedebiyatının usta kalemi Yaşar Kemal'in "Bir Ada Hikâyesi" dörtlemesinin sonuncu kitabı "Çıplak Deniz Çıplak Ada" 5 Ekim'de çıkıyor. Yaşar Kemal, yazımı sekiz yıl süren romanı yazarken hastalandığını, buna rağmen tamamladığını söyledi. Yazması sekiz yıl süren tek romanı olan "Çıplak Deniz Çıplak Ada" için "Bu dörtlü belki de roman gibi roman değildir, acılarımı, üzüntülerimi, öfkemi, sevinçlerimi, sevgimi döktüğüm belki başka bir anlatım çeşididir" diyen ve sağlık durumu nedeniyle röportaj kabul etmeyen yazar, Yapı Kredi Yayınları'na genel bir röportaj verdi.
YAŞAMIM VE TANIKLIĞIMDIR:
Yunanistan'dan gelenlerin başlarından geçenleri, savaşlardan dolayı yurtlarından olanları, Balkan, Doğu Anadolu, Karadeniz göçmenlerinin derin acılarını yaşadım. Bir romancının romanlarında o romancının hangi sebeplerden yazdığı belli olur. Bu roman benim çocukluğumdan bu yana gelen maceramdır. İnsanın toprağından ayrılmasının ne menem bir bela olduğunu hep can evimde duydum, onun ağıtları, destanlarıyla büyüdüm, "haribe vay haribe!" Bu roman da "Dağın Öte Yüzü" üçlüsü gibi yaşamım ve tanıklığımdır.
DESTANCILARIN PEŞİNDE...
Edebiyata çocukken başladım. Çocukluğumda bizim köye çok âşıklar, destancılar gelirdi. Onlara çok meraklıydım. Köye her destancı geldiğinde ben onun yanındaydım, sonra onlar gibi şiir söylemeye başladım. Köyün kayalık dağına çıkar dağ üstüne, çiçekler üstüne türküler söylerdim kendi kendime. Epopenin kırıntıları bile olsa hâlâ yaşadığı böyle bir dünyada büyüdüm. Eğer modern edebiyatla karşılaşmasaydım - ki karşılaşmam tesadüftür - bir destancı olurdum. On altı ya da on yedi yaşlarımda folklor derlemelerine başladım. Bir de tekerlemeler, destanlar, masallar derledim. Okulu bırakınca Adana'da Ramazanoğlu Kütüphanesi'nde çalışmaya başladım, habire okudum. Biz cumhuriyet sanatçıları, Tercüme Bürosu'nun çevirdiği dünya klasikleriyle yetiştik. Tercüme Bürosu'ndan gelen kitapları okuyordum, klasikleri, dünya romanlarını, tarih kitaplarını okuyordum. Benim ustalarım, benim toprağımın sözlü edebiyatıdır. Stendhal, Tolstoy, Gogol, Dickens da benim kaynaklarımdır. Bir romancı Faulkner'i, Kafka'yı, klasikleri, hem Batı hem de Doğu ustalarını özümsemeden nasıl roman yazabilir?
AKLIMDA BAŞKA KONULAR DA VAR:
Bütün kitaplarımı yazmadan senelerce önce düşünürüm. Çocukluğumda düşündüğüm bir mesele var, bugünlerde yine onu düşünüyorum - orman sorunu... Aklımda başka konular da var. Onlardan biri, iki kadınla ilgili. Osmanlı zamanında kahramanca çalışmış bu kadınlar.
İNSANLIĞIN SONU YAKLAŞIYOR:
Çağımızda dünya her yönüyle kabuk değiştiriyor. Değerler alt üst olmuş. İnsanı insan yapan birçok değer yok oluyor. Ben çoğu kez yılanın kabuk değiştirmesini örnek veririm çünkü yılanın kabuğundan sıyrılması inanılmayacak kadar zor bir iştir, yürek paralar. Yılan kabuğunu değiştirirken yerine başka bir kabuk gelir, eskisini atıp gider yaşamını sürdürür. Ölen değerlerin yerine ise o çapta bir değer gelmiyor. İnsan bu değişimin acısını yürekten duymaz olur mu? Bugünkü dünya düzeni dünyamızı bitirebilir. Doğa kırımı, savaş kırımlarıyla başa baş gidiyor. Savaş ve doğa kırımı sürdüğü sürece insanlığın sonu gittikçe yaklaşıyor korkarım.
KÜLTÜR-SANAT SERVİSİ